Gazete Kadıköy / Erhan Demirtaş
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Ahmet Arslan, geçtiğimiz günlerde düzenlediği basın toplantısında Kanal İstanbul Projesi’ne ilişkin detayları açıkladı. Proje güzergahının Küçükçekmece-Sazlıdere-Durusu koridorunda olacağını söyleyen Arslan, güzergahın yaklaşık 45 kilometre olacağını ve hat üzerinde 3 köprünün yapılacağı bilgisini paylaştı.
İstanbul Boğazı’ndan geçen tehlikeli madde taşıyan gemilerden kaynaklı oluşabilecek riskleri azaltmayı hedeflediklerini söyleyen Arslan, “Bir diğer hedefimiz o bölgede yaşayan vatandaşlarımıza, su yolu güzergahında kentsel dönüşüm de yaparak, güzergâh üzerindeki çarpık yapılaşmayı ortadan kaldırmak, daha modern bir yaşam sağlamak. Bir diğer amacımız, İstanbul gibi dünya metropolü olan şehirde su yolu taşımasından kaynaklı hem ülkemizin konumunu hem cazibesini artırmaktır” diye konuştu. Arslan, çalışma alanında ortaya çıkacak hafriyatın ise Marmara Denizi’nde yapılması planlanan yapay adalar için değerlendirileceğini söyledi.
Etkileri Ne Olacak?
Çılgın Proje olarak tanıtılan Kanal İstanbul’un sadece güzergah hattındaki ilçeleri değil tüm İstanbul’u etkilemesi öngörülüyor. Gazete Kadıköy olarak Kanal İstanbul’un Marmara’daki deniz canlılarını, kent ve çevreyi ve orman ile bitki örtüsünü ne ölçüde etkileyeceğini uzmanlara sorduk.
“Balık Ölümleri Artabilir”
İstanbul Üniversitesi Deniz Biyolojisi Anabilim Dalı öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Ahsen Yüksek, projenin hayata geçmesiyle beraber artması beklenen nüfusun Marmara Denizi’ne olumsuz etkide bulunacağı görüşünde. Marmara Denizi’nin, kuzeyde ve Silivri bölgesinde yüksek ötrofikasyon(deniz eko sisteminde biriken katı madde) riskinden dolayı tehdit altında olduğunu söyleyen Yüksek, “Marmara’nın alt suyunda oksijen seviyesi oldukça düşmüş vaziyette. Yakın zamanda şahit olduğumuz balık ölümleri de bunun bir göstergesi. Eğer herhangi bir önlem almadan Marmara Denizi’ndeki baskı daha da artarsa, balık ölümleri ile daha sık karşılaşacağız anlamına gelir.” uyarısında bulundu.
Projenin tasarımının ve içeriğinin netleşmesi halinde riskleri belirlemenin daha kolay olacağını ifade eden Yüksek, “Tuna Nehri’nin kirli akıntısı, atık su, drenaj ve katı atık kirliliği artarsa, mevcutta zaten kötü olan Marmara Denizi kuzeyin deki yaşam koşulları önemli ölçüde kaybolur.”dedi.
“Orman ve Bitki Örtüsü Zarar Görecek
İstanbul Üniversitesi Orman Botaniği Ana Bilim Dalı öğretim üyesi Prof.Dr. Ünal Akkemik, Kanal İstanbul Projesi’nin ormanlar ve bitki çeşitliliği üzerinde önemli bir etkisinin olacağını söylüyor.
Söz konusu hatta ormanlık alanlardan daha çok Türkiye’nin önemli bitki alanlarından üçünün yer aldığını söyleyen Akkemik, bu alanları şu şekilde açıkladı:“Bunlar; Terkos-Kasatura Kıyıları, Ağaçlı Kumulları ve Batı İstanbul Meraları’dır. Bu alanlardan ilk ikisi kıyı kumulları olup son derece hassas bir ekosistemdir. Endemik bitkilerin yoğun olduğu ve kumul ortamlara uyum sağlamış bitkilerden oluşmaktadır. Batı İstanbul Meraları ise Yarımburgaz Mağaraları, Sazlıdere Barajı Havzası ve bu alanlara komşu seyrek makilik alanları kaplıyor.”
Projeyle beraber Arnavutköy-Şamlar ve Hacımaşlı köyleri arasındaki ve hattın doğusunda yer alan ormanlık alanların zarar göreceğini söyleyen Akkemik, “Bu ormanlık alan ülkemizde sadece sahil kesimlerde küçük orman parçaları halinde temsil edilen pırnal meşesinin İstanbul’daki iki yayılış alanından (diğeri de Elmalı Barajı havzasındadır) biridir. Kanal İstanbul ve beraberindeki kentleşme bu orman parçasının yok olmasına neden olacaktır.” dedi.
“Batı İstanbul Meraları olarak adlandırılan Önemli Bitki Alanı yok olacaktır” diyen Akkemik, tehlike altındaki diğer bitki türlerini ise şu şekilde sıraladı: “Kentleşmeyle beraber istilacı olarak adlandırılan ve rekabet gücü yüksek olan bitki türleri yayılırken, rekabet gücü yüksek olmayan hassas türler ise bu alanlardan hızla yok olmaktadır.Bu bağlamda orkide türleri, peygamber çiçekleri, veronika gibi türler ilk önce alandan yok olacak türlerdir. Sonuç olarak zengin doğal çeşitlilik yerini istilacı ve çok yaygın olan bitki türlerine bırakacaktır.”
“İstanbul’un İhtiyacı Değil”
TMMOB Şehir Plancıları Odası İstanbul Şube Başkanı Tayfun Kahraman ise Kanal İstanbul’un İstanbul için ihtiyaç olmadığını, projenin tamamen emlak piyasasını canlandırmak için hayata geçirilmek istendiğini vurguladı. “Kanal İstanbul’un İstanbullular için bir değeri olmayacak” diyen Kahraman, şöyle konuştu: “Gereklilik ve ihtiyaçlar programına baktığımızda projenin emlak sektörünü canlandırmak için yapıldığını söylemek zor değil. Yeni bir kanalla beraber yeni kentsel projeler üretilecek. Bu da daha nüfus ve yapılaşma anlamına geliyor.”
Kanal İstanbul Projesi için 50 Milyar Dolar bütçe ayrılması hedefleniyor. Projeye harcanacak parayla İstanbul’un alt yapı sorunun çözülebileceğini söyleyen Kahraman, “Bu bütçeyle bin kilometre uzunluğunda metro hattı yapmak mümkün. Kanal da yapılabilir ama bu ihtiyaç dahilinde olmalı. Mühendislik harikası yaratılmayacak sonuçta. Yıllar önce Süveyş Kanalı yapıldı.” şeklinde konuştu.
İstanbul’un kuzey kısmının giderek yapılaşmaya açılacağını ekleyen Kahraman, Sazlıdere Havzası’nın zarar görmesiyle beraber İstanbulluların içme suyu sıkıntısı çekebilecekleri uyarısında bulundu.
“Marmara Ölü Deniz Olacak”
Doğal Hayatı Koruma Derneği Türkiye de projeyle ilgili açıklama yaptı. Açıklamada, kanal içerisinde iki yönlü bir akıntı sistemi geliştirilemeyeceği ve nu nedenle Karadeniz’in kirli sularının Marmara’ya dolacağı ifade edilirken, devamında şu ifadelere yer verildi: “Marmara Denizi’nde bol besinli üst tabaka can çekişen alt tabakaya baskı yapacak ve oksijen hızla azalacaktır. Oksijen bitince, kanal kapatılsa bile bir daha geri dönüş olmayacak ve oksijensizlik kimyasal dengeleri alt üst ederek, alt tabakadaki hidrojen sülfür yoğunluğunu hızla arttıracak ve sonuç olarak İstanbul lodos estiğinde dayanılmaz bir şekilde çürük yumurta kokusuna maruz kalacaktır. Zamanla Karadeniz’in de ekolojik yapısı bozulacaktır. Tuna Nehri’nin Karadeniz’i kirlettiğinden şikâyetçi olan Türkiye kendi eliyle yaptığı ikinci bir boğaz ile bu kirliliği kendi evinin içerisine, yani Marmara’ya taşınmış olacaktır. Bu durum Marmara’nın ölü bir denize dönüşmesi ile sonuçlanabilecektir.”