Bengisu Kılıç, Kadıköy Akademi – Gönüllü Araştırmacı
Caddelerimiz çocuklar için oyun alanı, balkonu olmayanlar için bir oksijen tüpü, bisikletliler için parkur, koşucular için ise pist oluyor. Ancak bütün bu kullanım amaçları için farklı düzenlemeler ve tasarımlar yapılması gerekiyor.
COVID-19 salgınının birkaç hafta gibi kısa bir süre içerisinde tanıdığımız dünyayı baştan ayağa değiştirişine tanıklık ettik. Bu süreçte birçok insanın günlük rutinleri tamamen şekil değiştirdi. Alışveriş yapışımızdan yemek yiyişimize, yürüyüş yollarımızdan çalışma rutinlerimize tüm hayatımız yeni bir şekle büründü. Gittiğimiz yerler, ya da gitmediklerimiz, görüşüp görüşmediğimiz insanlar bile virüsün etkisi altında. Maske – mesafe – temizlik üçlemesi ise hayatlarımızın vazgeçilmezi haline geldi. Bu üçlemenin vazgeçilmezi “mesafe” ise sağlaması çok kolay olmayan bir koşul olabiliyor, özellikle de hayatın hızlı ve yoğun yaşandığı şehirlerde.
Ulaşım fikirleri ve uygulamaları konusunda deneyim aktarmak ve yeni çözümler üretmek üzere Kuzey Amerika şehirlerinin bir araya gelerek oluşturdukları NACTO (National Association of City Transportation Officials – Kuzey Amerika Kentsel Ulaşım Yetkilileri Birliği) adındaki oluşum da şehirlerin pandemi döneminde ihtiyaç duyduğu düzenlemeler hakkında yeni bir rehber yayınladı.
2 metrelik “sosyal mesafe” kuralına şehirlerde uyabilmenin anahtarını sokak ve cadde düzenlemelerinde arayan NACTO, Pandemi Müdahalesi ve Toparlanma Sırasında Sokaklar isimli rehberiyle, caddelerinin tasarımının ve yönetiminin bu global krizi aşmada önemli bir role sahip olduğunu ve harekete geçmenin aciliyetini vurguluyor. Ayrıca raporda “Pandemi sona erdiğinde karşılaşacağımız sokaklar ve şehirler, alıştıklarımızdan farklı olacaktır. Şehir ve ulaşım liderleri olarak görevimiz, geçmişteki adaletsiz, tehlikeli, sürdürülebilir olmayan modellere dönmek değil, daha iyi bir geleceğin şekillendirilmesini sağlamaktır. Bugün oluşturduğumuz sokaklar gelecek yıllarda toparlanmamızın temelini oluşturacaktır.” vurgusu yapılıyor.
Aylardır tartışıldığı üzere, virüsün bulaşma riski kapalı ortamlara kıyasla açık alanlarda çok daha az. Bu sebeple toplum sağlığını güvende tutabilmek için, ihtiyaçlarımızı açık alanlarda giderebilmenin yolları araştırılıyor. Sağlıkla spor yapabilmek, otobüse binmeden market alışverişi yapmak, mesafeli olarak sosyalleşebilmek gibi amaçlarımız için ise “güvenli” sokaklar ve caddeler büyük önem taşıyor. Görünen o ki caddeler yalnızca ulaşım amacıyla kullandığımız alanlardan ibaret değiller. Dünyanın birçok farklı bölgesinde gerektiğinde caddeler sahra hastanesi, sanitasyon merkezi, çadırkent, hatta market sırası bekleme alanı ve çay bahçesi oluyorlar. Caddeleri yayalar ve diğer kullanım amaçları için daha güvenli kılmak ise ertelenebilecek bir proje gibi durmuyor. NACTO’ya kalırsa, yerel yönetimler ve ilgili birimler hemen bugün harekete geçmeli. Dünyanın dört bir yanından şehirler bu virüsün sarsıcı etkilerini ve ölüm oranlarını azaltmaya yönelik çalışmalara başlamış durumdalar. Şehirler sağlık ihtiyaçlarını karşılayabilmek, iş yerlerinin, okulların ve hayatın eski düzenine dönebilmesi için yenilikçi çözümler arıyor ve uyum sağlıyorlar. Bu yenilikçi çözümlerden biri de caddelerini ve sokaklarını vatandaşların güvenliğini tehdit etmeyecek şekilde düzenlemek. Rehberde bahsi geçen cadde düzenlemelerinin ekonomiye ve psikolojik/fiziksel sağlığa olumlu katkıları olurken olası başka bir salgına karşı da koruyucu ve güçlendirici etkisi olacağı düşünülüyor.
Zaruri hizmetlerin verilebileceği alternatif alanlar olarak da tasarlanabilecek olan caddeler, bir aşı insanlığı bu virüsten tamamen kurtarana kadar restoranlara, kafelere hatta sosyal hizmet merkezlerine bile ev sahipliği yapabilir. Caddelerin verimliliği şehrin sağlığını korurken, bireylerin psikolojilerini ve bağışıklıklarını da olumlu yönde etkiliyor. Caddelerimiz çocuklar için oyun alanı, balkonu olmayanlar için bir oksijen tüpü, bisikletliler için parkur, koşucular için ise pist oluyor. Ancak bütün bu kullanım amaçları için farklı düzenlemeler ve tasarımlar yapılması gerekiyor.
NACTO’nun rehberi bahsi geçen amaçları çeşitli başlıklar altında düzenlemiş. Okul bölgelerinde caddelerin tamamen trafiğe kapatılması, güvenli ve mesafeli açık pazar alanları oluşturulması için yer işaretleriyle caddelerin bölümlere ayrılması, restoran ve kafelerin yoğun olduğu bölgelerde caddelerden birer şerit ayrılarak açık oturma alanı kazanılması, yerleşim bölgelerindeki trafik yoğunluğunu azaltmak ve yaya konforunu artırmak için “yerel trafik bölgeleri” oluşturularak hız limitleri konulması rehberin tasarılarından yalnızca birkaçı. Ayrıca düzenleme süreçlerinin nasıl ilerlemesi gerektiğine dair adımlar da sunuyor rehber. Cadde düzenlemelerinin yapılması acil görüldüğünden kalıcı yeniliklere geçilene kadar bekleme olmaması için geçici çözümlerin nasıl uygulanacağına dair detaylara da bolca yer verilmiş. Rehberin önerisine göre, hangi caddeye nasıl bir uygulama yapılacağına karar verildikten sonra, gerekirse işaretlemeler kağıda basılıp plastik kaplansın ama yeter ki bir an önce uygulamaya geçilsin. Hatta rehber çözümleri ilk başta kalıcı olacak yatırımlarla yapmamayı avantajlı buluyor. Yerel ihtiyaçları da dinleyip takip ederek, süreci süreç içerisinde kurgulamaya devam ederek en verimli sonuçların alınabileceğini öngörüyor.
NACTO Vakıf Başkanı Janette Sadik-Khan’ın dediği gibi, “Bundan 10 sene öncesine kadar, insanların yürüyüp bisiklet sürmeleri için sokakları arabalardan arındırmak, radikal —neredeyse devrimci— bir eylem sayılırdı. COVID-19 krizi ile mücadele ettiğimiz bugünlerde ise, Berlin’den Brüksel’e, Minneapolis’ten Mexico City’e, insan odaklı sokakların ulaşım için ne kadar hayati bir öneme sahip olduğunu görüyoruz.”
Raporun tamamına ve daha fazla içeriğe aşağıdaki bağlantıdan ulaşabilirsiniz.