You are here
Home > Genel

“Ailemi ve Ülkemi Bir Gecede Kaybettim”

Babasının bir terör saldırısı sonrası hayatını kaybetmesinden sonra Türkiye’ye yerleştirilen Abdi Deeq’in çektiği fotoğraflardan oluşan sergi TAK’ta sergilenmeye başladı

Abdi Deeq… Bir Somalili. Daha 13 yaşında Al-Shababb terör örgütünün saldırısında babasını kaybetmesinin ardından kendinden bir yaş büyük ağabeyiyle birlikte Türkiye’ye gelmiş. O da hayatları bekleyiş, sabır ve umutla geçen mülteci çocuklardan biri. Birleşmiş Milletler tarafından Yeldeğirmeni ÇOGEM refakatsiz mülteci çocuklar yurduna yerleştirilmesinin ardındansa bambaşka bir hayata başlamış Deeq. Daha çocukluktan başlayan fotoğraf çekmeye olan tutkusu, mülteci çocuklarla yaptığı çalışmalarla tanınan belgesel ve film yönetmeni Elif Tibet ile tanışmasının ardından onu hayata bağlayan en önemli unsurlardan biri haline gelmiş. Abdi şu an 18 yaşında ve Türkiye’ye geldikten sonra yaşadıklarını, hissettiklerini aktarmaya çalıştığı ilk fotoğraf sergisi de şu günlerde Tasarım Atölyesi Kadıköy’de sergileniyor. Biz de Gazete Kadıköy olarak Kara Kıta’nın azimli çocuğu Abdi Deeq ile bir araya geldik ve yokluktan umuda yeşeren öyküsünü dinledik.

“Yaşayalım ki bu düzeni değiştirebilelim”

  • Somali’den ayrılış süreci nasıl oldu?

Babamın Al-Shaabaab terör örgütü tarafından öldürülmesinin ardından ailemi ve ülkemi bir gecede kaybettim. Somali erkek çocuklar için çok tehlikeli bir yer. Orada eğitimimize belki de hayatımıza devam etmemiz çok zordu. Annem, ben ve ağabeyimi göndermek zorunda kaldı. Henüz sadece 13 yaşındayken, kardeşimle birlikte uzun bir yola koyulduk, bu yolculuğun bir gün “göç” olarak adlandırılacağını o zamanlar bilmiyorduk. Zorlu bir yolculuğun ardından, İstanbul’a vardığımızda Birleşmiş Milletler tarafından Yeldeğirmeni ÇOGEM refakatsiz mülteci çocuklar yurduna yerleştirildik ve kardeşimle ben liseye gitme fırsatını bulduk. Bir annenin evlatlarını göndermek zorunda kalması çok büyük bir acı. Bizim açımızdan da çok zor anneden, memleketinden uzak kalmak. Ama biz yaşamak zorundayız. Yaşayalım ki bu düzeni değiştirebilelim. Barışı, güvenliği bütün üçüncü dünya ülkelerine getirebilelim.

“Kebdimi ifade edeblmek için ekiyorum”

  • Buraya geldikten sonra hayatın nasıl şekillendi?

Lise son sınıfta Elif Hoca yurdu ziyaret etti ve onunla tanıştık. O günden beri birlikte projeler yapıyoruz. Sonra fotoğraf sanatına olan merakımdan sınava girdim ve Bahçeşehir Üniversitesi Fotoğraf ve Video bölümünü kazandım ve ilk sergim için şimdi buradayım.

  • Peki, fotoğrafa olan bu tutkunun sebebi ne?

Yeldeğirmeni’nde yurda yerleştiğim gün yaşadıklarımıza ve hissettiklerimize ayna tutması için fotoğraf sanatına merak saldım. Kendimi konuşarak düzgün ifade edemediğimi fark ettiğim için fotoğrafla kendimi nasıl ifade edebilirim diye düşündüm. Konuşarak ifade edemiyorsam başka bir şey yapmalıydım. Ben de fotoğraf çekmeye başladım. Fotoğraf çekmeye başladıktan sonra kendimi daha özgür ve daha özgüvenli hissediyorum

  • Türkiye’de yaşayan insanlar mültecilere nasıl yaklaşıyor?

Benim gördüğüm kadarıyla Türkiye’de yaşayan insanlar çok sıcakkanlı ve yardımsever. Fakat bazı sıkıntılar var. Mesela Türkiye’de oturma izni alabiliyorsun ama vatandaş olamıyorsun. Vatandaş değil mülteciyken de bu ülkeden çıkma hakkın olmuyor. Ben öğrenciyim ve mülteciyim. Annem çok uzaklarda. Ben onları görme hakkına sahip değilim. Somali’ye gidemiyorum. Çünkü bir daha dönmem imkânsız oluyor. Annem de gelemiyor. O konuda biraz Türkiye’yi eksik buluyorum.

“Özlemekten öte…”

  • Özlüyor musun doğduğun toprakları?

Özlemek değil yaşadığım. Özlemekten öte bir şey. İfade edemeyeceğim kadar özlüyorum. Çocukluğum, annem, kardeşlerim, vatanım… Ne kadar kötü durumda olursa olsun özlenilmeyecek bir yer değil Somali. İnanıyorum ki dünyayı bir gün daha iyi bir hale getirerek, daha yaşanabilir bir yer haline getirerek, barışı getirerek o topraklarda tekrar yaşayacağım. Sadece Somali değil bütün üçüncü dünya ülkeleri için, bir insan olarak bunu söylüyorum.

  • Fotoğraf sergisinden bahseder misin?

“Sil Baştan” adlı ilk fotoğraf sergimi, çocuk olmak ve olabilmek için sınırları aşan ve hayatları bekleyiş, sabır ve umut ile geçen tüm mülteci çocuklara adadım. Burada fotoğraf sergisinde benim Türkiye’ye geldikten sonraki yaşadıklarımı ve hissettiklerimi aktarmaya çalıştım. Sergi, hayatımı değiştiren Yeldeğirmeni Yurdu’nun fotoğrafıyla başlıyor. Ve oyun oynamak için ipleri geçen bir çocukla devam ediyor. Oyun oynayabilmek için çocuklar bazen sınırları aşmak zorundadır. Ben de sınırları aştım ve buradayım. Bunun dışında sergide yaşanan ölümleri de göstermek istedim. Türkiye’den kaçmak isteyen birçok mülteci var. Birçoğu denizde boğularak ölüyorlar. Ben Haydarpaşa’daki kullanılmayan trenleri çektim ve açıklama olarak “bu trenler hiçbir yere gitmiyor” dedim. Yine görüyorsunuz köksüz ağaç fotoğrafları var. Bu da benim “köklerim nerede” çığlığım.

10 Kasım’a kadar gezilebilecek

Abdi Deeq’in çektiği fotoğraflardan oluşan sergi 25 Ekim Çarşamba akşamı TAK’ta sergilenmeye başladı. 10 Kasım’a kadar gezilebilecek olan serginin açılış etkinliği de renkli anlara sahne oldu. Açılış etkinliği Abdi Deeq’in, yurtta kalan diğer çocuklarla birlikte çektiği “Sınırsız Dünya” filmiyle devam etti. İstanbul’da tanışıp arkadaş olan iki yolcunun Avrupa’ya gidişlerini planladığı esnada, şehrin rastlantısal ve görsel bir kompozisyonunu ortaya koyan bu filmin ardından Deeq katılımcılarla sergi ve film hakkında söyleşti. Gecede gösterilen tek film “Sınırsız Dünya” değildi. Eda Elif Tibet ve Maisa Alhafez’in yönetmenliğini üstlendiği, tam 17 uluslararası festivalde ödül alan, Suriyeli müzisyen Maisa Alhafez’in İstanbul’daki hayatına ayna tutan belgesel “Ballad For Syria” da serginin açılış etkinliğinde gösterildi.

Kaynak: Gazete Kadıköy

Top