BBC News, 07.05.2018 / Çeviri: Ozan Uludağ
BBC çevre muhabiri Matt McGrath’ın haberine göre yakın dönemde yapılan ve Natural Climate Change dergisinde yayımlanan bir araştırma, toplam karbon salımının % 8’ine küresel turizmin neden olduğunu ortaya koyuyor. Bu oran daha önceki tahminlerin yaklaşık 3 katına tekabül ediyor.
Yeni araştırmada bu oranın daha yüksek çıkması, seyahatin yol açtığı karbon salımına ek olarak turistlerin gıda tüketimi, konaklama ve alışveriş gibi faaliyetlerini de kapsayacak biçimde karbonun tam yaşam döngüsünün hesaba katılmasından kaynaklanıyor.
Bir zengin ülkeden diğerine seyahat eden turistler artışa sebep olan faktörlerin başında geliyor. Sıralamanın zirvesinde yer alan ABD’yi sırasıyla Çin, Almanya ve Hindistan takip ediyor.
Turizm 7 trilyon doları aşan bir hacme sahip devasa ve giderek büyüyen bir küresel sektör durumunda. Dünya’da her 10 işçiden 1’i turizm sektöründe istihdam ediliyor. Sektörün yıllık büyüme oranı % 4 civarında.
Daha önceki araştırmalarda turizmin karbon salımındaki payının % 2.5 ila % 3 arasında olduğu tahmin ediliyordu. Ancak bugüne kadar yapılmış en kapsamlı değerlendirme olduğu belirtilen ve 2009’dan 2013’e kadar 160 ülke arasında yaşanan küresel karbon akışının tetkik edildiği son araştırma, turizmin küresel karbon salımındaki payının % 8 civarında olduğunu ortaya koydu.
Araştırmada imzası bulunanlar, uçak yolculuklarına ek olarak turizm kaynaklı diğer enerji tüketimlerinin de analiz edilerek araştırmaya dahil edildiğini belirtiyor. Bunlar, gıda ve içecek tüketimini, altyapı ve bakım faaliyetlerini ve turistlere yönelik perakende satış hizmetlerini kapsıyor.
Araştırmanın başında bulunan Syney Üniversitesi öğretim görevlisi Dr. Arunima Malik, BBC’ye yaptığı açıklamada araştırmayı “kesinlikle zihin açıcı” olarak tanımlıyor ve şöyle devam ediyor:
“Turizm harcamalarına dair verileri, gıda, dışarıda yeme-içme ve hediyelik eşya gibi tüketim kalemlerini kapsayacak biçimde detaylı olarak inceledik. Farklı ülkeler arasında gerçekleşen ticareti dikkate aldık. Ayrıca sera gazı salımına dair verileri de turizmin küresel karbon salımındaki rolüne dair kapsamlı istatistikler ortaya koyabilmek amacıyla irdeledik.”
Araştırmacılar ayrıca turistlerin gerek geldikleri ve gerekse seyahat ettikleri ülkelerdeki tabloyu karşılaştırmalı olarak incelediler. Bunun sonucunda müreffeh ülkelerden gene müreffeh ülkelerdeki tatil beldelerine seyahat eden varlıklı insanların karbon salımına yol açan başlıca unsur olduğunu tespit ettiler.
Sıralamada başı çeken Amerika, Çin, Almanya ve Hindistan gibi ülkelerde yapılan seyahatlerin çoğu yurtiçinde gerçekleşiyor.
Kanada, İsviçre, Hollanda ve Danimarka gibi ülkelerden gelen yolcuların başka ülkelerde yol açtığı karbon salımı kendi ülkelerinde yol açtıklarının çok daha fazlasına tekabül ediyor.
Dr. Malik’e göre varlıklı insanların, seyahatleri boyunca ulaşım, gıda tüketimi ve ilgi alanlarına yönelik harcamaları ortalamanın üzerinde karbon salımına yol açıyor.
Dr. Malik sözlerini şöyle sürdürüyor: “Yüksek gelirli ülkelerden gelen turistler gittikleri yerlerde uçak yolculuğuna, alışverişe ve konaklamaya yüklü meblağlar ödüyorlar. Buna karşın düşük gelirli ülkelerden gelen turistler, daha ziyade toplu ulaşıma ve işlenmemiş gıdalara para harcıyorlar. Tüketim kalıpları turistlerin geldikleri ülkenin ekonomik durumuna göre değişkenlik gösteriyor.”
Turist başı karbon salımı dikkate alındığında ise Maldivler, Kıbrıs ve Seyşeller gibi adalar başı çekiyor. Bu ülkelerde turizmin yıllık karbon salımındaki payı % 80’e kadar çıkabiliyor.
‘‘Küçük ada devletlerinde sıkıntılı bir durum söz konusu. Zira hem turistler buralara seyahat etmeyi seviyor ve hem de bu küçük ada ülkelerinin ekonomileri ağırlıklı olarak turizme dayanıyor. Ayrıca deniz seviyesindeki yükselişin ve iklim değişikliğinin olumsuz etkileri karşısında da en savunmasız durumda olanlar gene bu ülkeler.’’ diyor Dr. Malik.
Uluslararası turizme yönelik talebin, Brezilya, Hindistan, Çin ve Meksika gibi gelişmekte olan ülkelerde de artmakta olması temel sorunun refahtan kaynaklandığını bir kez daha ortaya koyuyor.
Araştırmada altı çizilen bir diğer husus ise yıllık geliri 40.000 doları aşan insanlarla ilgili. Buna göre, bu kesimde gelir düzeyindeki her % 10’luk artış karbon salımında yüzde 13’lük artışı beraberinde getiriyor. Bu durumun turizme bağlı tüketimin “gelir artışına paralel biçimde doyuma ulaşmadığının” göstergesi olduğu araştırma raporunda belirtiliyor.
Dünya Seyahat ve Turizm Konseyi (WTTC) tarafından söz konusu araştırmanın memnuniyetle karşılandığı ancak sektörün karbon salımını azaltma çabalarının başarısız olduğu iddiasının doğru bulunmadığı açıklandı.
“Sektörün hiç bir şey yapmadığını iddia etmek haksızlık olur.” diyen Konsey’in araştırma direktörü Rochelle Turner şöyle devam ediyor:
“Karbonsuz yaşama geçen otel, havaalanı ve tur operatörlerinin sayısının arttığını görüyoruz. Bu demektir ki bir ivme yakalamış durumdayız.”
Uzmanlara göre her ne kadar etkili olup olamayacağına dair soru işaretleri olsa da offsetting diye bilinen, turistlerin yol açtıkları karbon salınımını telafi etmek için ağaç dikmeye para harcamasına dayanan sistemin yaygınlaşması gerekiyor.
Konuya dair farkındalığın artması da kilit öneme sahip. Dünya Seyahat ve Turizm Konseyi’ne göre yakın zamanda Güney Afrika Cumhuriyeti’nin Cape Town şehrinde yaşanan su krizi, iklim değişikliğinin su ve benzeri kaynaklar üzerindeki olumsuz etkisinin daha iyi anlaşılmasını sağladı.
Rochelle Turner konuya ilişkin şunları kaydediyor: “İnsanların gittikleri yerler üzerindeki etkilerinin bilincinde olmaları, su ve enerji tüketimlerini, atık sarfiyatlarını orada yaşayan halkı dikkate alarak ayarlamaları gerekiyor. Bütün bunlar turistlerin daha doğru kararlar vermelerini sağlayacak ve bu kararlar sayesinde de bizler iklim değişikliği sorunuyla mücadele edebileceğiz.”
Araştırmanın tamamını Nature Climate Change Dergisi’nden okuyabilirsiniz.
Kaynak: BBC News