You are here

Hindistan Belleğini Haritalamak

Sanatçılar Hindistan tarihinin, kolektif hafızasının ve kimliğinin izini sürmek için 16. yy. haritalarına başvuruyorlar.

(Soldan sağa) Pala Pothupitiye’in “Ancestral Dress 01” (2017) ve “Ancestral Dress 02” (2017) tabloları.
(Soldan sağa) Pala Pothupitiye’in “Ancestral Dress 01” (2017) ve “Ancestral Dress 02” (2017) tabloları.

 

Avantika Bhuyan / 15.12.2017 (Çeviri: Hatice Baba)

Haritalar çok uzunca bir süre donmuş eserler olarak kabul gördü –yıllar geçtikçe biriken keşiflerin ve hikayelerin toplandığı bir havuz gibi. Bununla birlikte, sanatçılar artık haritacılık araçlarını bellek, kimlik ve kentsel gelişim kavramlarını sorgulamak için kullanıyorlar. Bazıları yaşlı coğrafyalarla eski haritalar arasında kopukluklar bulmak için katmanlar yaparken bazıları da bunlara sözlü tarihin ve yaşanmış anıların sahne aldığı bir tiyatroyu izliyormuşçasına bakıyor.

Bu tarz sanatsal girişimlerin bir örneği olarak da Hyderabad’daki Kalakriti Arşivleri’nde Hindistan Sanat Vakfı (IFA)’nın ortaklığıyla iki araştırmacı Munn haritaları üzerinde çalışıyorlar. Bu haritalar kamunun kullanımına ilk kez 1915 yılında açıldı. Haritaların menşei en az ortaya çıkarttığı çağdaş yorumlar kadar ilginçtir.

1908 Eylül’ünde oldukça şiddetli Musi Nehri’nin etkisiyle Hyderabad’da yaklaşık 18.000 ev yıkıldı ve binlerce insan evsiz kaldı. Bu yıkım, yeni bir şehir tasarısı için harekete geçmelerine neden oldu. Mühendis Leonard Munn’ın başkanlığında bir grup topoğraf, şehrin belediye sınırlarının ayrıntılı haritalarını 1912-1915 yılları arasında çizdi.

Yıllar geçtikçe, uzmanlar bu haritaların detaylara bu denli hakim oluşuna şaşırdılar. İki ölçekten oluşan toplamda 848 harita ayrıntılı sokak planları, açık alanlar, bahçeler, sakinlerin ve sahiplerin isimlerini bile içeriyor.

Koleksiyoncu Prshant Lahoti ve eşi Rekha birkaç yıl önce yaklaşık 550 tane Munn haritasını ve 3000 adet de nostaljik haritayı Kalakriti Arşivleri için topladılar; bugün bu koleksiyon Hindistan’da bulunan en geniş koleksiyonlardan biri olarak görülüyor.  Son zamanlarda, Lahoti Ailesi Kaliforniyalı olan Hyderabad antropoloğu ve tarihçisi Karen Leonard’la iletişime geçmişler ve Leonard onlara kendisinin toparladığı 232 adet haritayı kullanımlarına açmış. “Halihazırda elimizde 638 tane özgün harita var” diyor Latohiler.

Her ne kadar kağıdın hassaslığı sanatçılar için caydırıcı bir neden olduysa da bu şartta çalışmayı başardıklarında ilginç bulgular ortaya çıkarttılar. Örneğin; Prshant Lahoti bazı haritaların onlara Sekreterlik ile Gandipet arasında zamanında hafif demir yolunun kullanıldığına dair ipuçları verdiğini söylüyor. Ellerindeki tüm bu haritalar Google Kültür Enstitüsü tarafından dijital ortama aktarılıyor ve Prshant Lahoti kalan 200 haritayı da bularak setini tamamlamayı umduğunu iletiyor.

Hyderabad’daki 2018 Krishnakriti Festivali’nde toplamda 300 Munn haritası Google Sanat Projesi kapsamında ilk kez açığa çıkarılacak.

Mumbaili araştırmacı ve film yapımcısı Shikha Pandey ise haritacılığın kendisi için her zaman özel ilgi alanlarından biri olduğunu söylüyor. “Bunlar, o dönemin haritalarının ticari marka özelliği olan ve takip edilmesi zor olan dil veya çizim özelliğine sahip değil. Aksine, çağdaş kartografya uygulamalarını takip ediyorlar” diyor sanatçı. Pandey, insanların tarih boyunca kamusal alanla olan dokunsal, görsel ve işitsel biçimlerdeki çeşitli kişisel karşılaşmalarını harekete geçirmek için bu haritaları kullanıyor. Sanatçının projesi olan “Bellek Tiyatrosu” şehrin dört farklı mekanında bu tarihi anlatıları haritalayacak.

Başka bir IFA (Hindistan Sanat Vakfı) üyesi olan Sirisha Indukuri ise fiziksel mekanların okumasından örneğin Hyderabad’daki en eski ticari yerleşim yerlerinden birinin nasıl hiç de fiziki olmayan hikayeler barındırdığına bakıyor. Kendisi aynı zamanda nesilden nesile aktarılan sözlü hikayeleri de kullanıyor, hatta bazılarını yazılı formata dökmüş durumda.

Gayatri Kodikal ise -kendisi hareketli-görüntü sanatçılarından ve eski bir IFA üyesi- Hindistan Arkeoloji Araştırmaları’ndan (ASI) elde ettiği haritalarla bir Gürcü kraliçesinden kalma kalıntıların tarihini araştırıyor. Tarihi kaynaklara göre, kraliçe Ketevan (1560-1624) dini inancından vazgeçmeyi reddettiği için Şiraz’da öldürülene kadar Doğu Gürcistan’daki Kakheti bölgesinde hüküm sürmüş. Ketevan’dan kalan kalıntıların bazılarının Aziz Augustin Portekizli Katolik Misyonerleri tarafından Gürcistan’a ulaştığına bir kısmının da adı bilinmeyen bir seyyah aracılığıyla Goa’ya taşındığına inanılır. “ASI Arşivleri’nde 16. yy.’dan kalma sadece hangi binaların olduğunu göstermekle kalmayan aynı zamanda bu binaların nerelerde inşa olduğunu da gösteren bir harita buldum. O zamanlardaki haritalar, mimari ayrıntıların ötesinde kabataslak kullanılan nadir bir şeydi.” diyor sanatçı.

Bu durum Kodikal’i içinde multimedya oyunları, projeksiyonlar ve bir takım enstalasyonları içeren büyük bir sanat oyunu yaratmaya teşvik etti. Buranın merkezini kraliçeden kalma kalıntıların olabileceği yer olan Eski Goa olarak seçti. “Travelling Hand” (Seyyah El) ismiyle bu çalışma hala kendisinin stüdyosunda mevcut. Kodikal yakın zamanda çalışmasını seçkin galerilerde de sunmayı umuyor.

Sanatçılar; yukarıda bahsedilen çalışmalara ilaveten haritaları sömürgecilik, savaş ve radikal dincilik gibi temalarda kendi yorumlarına dayalı yeni kartografyalar yaratmak için de kullanıyorlar. Örneğin, Sri Lankalı sanatçı Pala Pothupitiye “Until This Moment” adlı sergisinde devletlerin ve kolonilerin haritalarını iki boyutlu yüzeyde göstermiş böylelikle yaşanmış deneyimlere dikkat çekmeye çalışmıştır. Pothupitiye aynı zamanda Güney Asya bölgesi üzerine de oldukça odaklanmış, neden bazı ülkelerin “büyük abi” gibi gösterildikleri bazılarının da daha küçük kuvvetler olarak temsil edildiklerini sorgulamıştır.

Kaynak: LiveMint

Top