Harika Bir Şehir Yaratmak İçin, Arabaları Yasaklamamız Gerekiyor
Eben Weiss, Türkçesi: Süleyman Barış Başaran
New York şehri, Amerika’da arabaların üstünlüğünü önlemede ön plana çıkıyor. Fakat uluslararası ölçekte sıralamada en sonlardan geliyor.
New York Belediye Başkanı Bill de Blasio her zaman kendisini ileri düşünceli birisi olarak tanımladı. Geçtiğimiz Şubat ayında, Şehir-Devlet adresinde, cesur bir şekilde 1 milyon dolarlık stüdyo daireleri ve 18 dolarlık kahvesi ile birlikte bu kenti “dünyanın en adil büyük şehri” haline getireceğini açıkladı.
Ama durum şu ki:
Şehirdeki tüm araçları geri püskürtmedikçe, gerçekten de adil bir şehir yaratamazsınız.
‘’Saçmalık!’’ diyebilirsiniz. ‘Özgürlük Makinemi pervasızca kullanmamın yadsınması, adaletin tam karşıtıdır!’’ Tabi ki, bu durum siz ve sizin arazi aracınız için özellikle park yeri aradığınızda haksızlık olarak görülebilir. Fakat, özel araç sahiplerinin şehrin hor kullanılması, trafik sıkışıklığına, toplu taşımanın gecikmesine, hava kirliliğine, gürültüye neden olmakta, kamu kaynaklarının boşa harcanmasına ve şehir içerisinde yeteri kadar bulunmayan boş alanları açık seçik bir şekilde alan kaplamasına neden olmaktadır. Oh, birde bu otomobiller tarafından öldürülen insanlar var.
To de Blasio altındaki şehir yönetimi bisiklet yollarını, bu yollara karşı olan topluluklara karşı büyütmeye ve yenilerini açmaya devam etti. New York şehri ayrıca özel olarak tasarlanmış bisiklet park yerleri ile bisiklet paylaşım sistemlerini deneyimliyor., Otomobil sahipliğine alternatifler sunmak ve bunları tanıtmak için Amerika standartlarına göre çok şey yaptık. Aslına bakarsak, bu ülkede, araçsızlaştırmaya karşı sert bir politika benimsemenin ön saflarında olduğumuzu söyleyebiliriz.
Bu arabaları yasaklamak söz konusu olduğunda mükemmel bir iş yaptığımız anlamına mı geliyor? Üzgünüm, hayır. New York’da bir çok konuda iyiyiz, fakat ABD’de en ilerici ulaşım politikasına sahip olmak, Topeka’da en iyi simitlere sahip olmak gibidir: Rekabet tam anlamıyla acımasız değildir. Ayrıca, daha iklim değişikliği var. Bundan kaynaklanan sorunlar her yeri mahvediyor ve arabalar bu sorunun büyük bir bölümünü oluşturuyor:
Bilim insanları, günden güne artış göstermekte olan karbondioksit emisyonunun çok yüksek seviyelere gelmesini çarpıcı bir deyiş ile “hızlanan yük treni”ne benzetiyorlar ve petrol talebindeki beklenmedik dalgalanmanın, geçmişe göre artışında ki sebebin büyük bir oranda suçlusu dünya etrafında yaşayan insanların daha fazla araba satın alması ile insanların araçlarıyla daha uzak mesafeler katetmesine bağlıyorlar – elektrikli araçların yaygınlaştırılmasından elde edilen kazançları dengelemektan daha fazlası
Doğrusunu söylemek gerekirse, başka ülkelerdeki şehirlerin neler yaptığına bakınca; New York şehrinin bisiklet merkezli bir ilerlemeye yaklaşmadığını görüyorsunuz.
Buradakiler sadece birkaç örnek:
Paris
Manhattan’da Jersey plakalı araçlar sokakları boğuyor ve yayalar artık bisiklet yolunu kullanmak zorunda kalıyorlar. Paris’te (araçla seyahatler 1990’dan bu zaman kadar neredeyse yarı yarıya az) Belediye başkanı Anne Halgida, kentin bazı alanlarını araçlara kapalı hale getirerek, her ayın ilk pazar günü araba kullanımını yasaklayarak ve 2030 yılında kadar benzinle çalışan arabalardan şehri kurtaracak planlar ilan ediyor. Eğer Anne Halgido istediğini elde ederse, Parisliler bu yarı-özgür toplumcu düzende nasıl dolaşacaklar.?
Tabii ki bisiklet, scooter ve ücretsiz toplu taşıma araçlarıyla…
Kopenhag
Kopenhaglıların %60’ından fazlası bisiklet kullanıyorlar. New York’ta kullandığınız yeni, havalı korumalı bisiklet şeridi, aniden durup sizi kamyon trafiğine sokmaya neden oluyor. Kopenhag’da kenar mahalleleri şehir merkezine bağlayan bisiklet yolları bulunmaktadır. Belediye Başkanı Frank Jensen 2019 yılında benzinli arabaları yasaklamak istiyor; Danimarka fosil yakıtlı araçların satışını sona erdirmek için harekete geçti. Kopenhag’da bisikletçiler için ayak basamakları bile var! Bu tür bir ayrıcalığa en yakın olan şey, kırmızı ışıkta bir Cadillac Escalade’in basamağına tünemek olabilir.
Madrid ve Ötesi
Madrid, yeni araç emisyon standartları belirleyerek şehrin bazı bölgelerinde trafiği %30’dan fazla azaltmıştır. Ülkenin başka yerlerine bakacak olursak, Sevilla dört yıl içerisinde bisiklet kullanılan bir şehre dönüştürdü; Pontreveda şehri, aşağıdakilerin farkına vardıktan sonra arabaları neredeyse tamamen yasakladı:
Kentin alt yapısından sorumlu Cesar Mosquera “Nasıl olur da çocuklar ve yaşlılar, arabalar yüzünden sokakları kullanamazlar?” diye soruyor.
“Nasıl oluyor da özel mülkiyet olan araçlar kamusal alanı işgal edebiliyorlar?”
Bu arada, Amerika’da kamusal dış mekanı kullanamamaya “Özgürlük” diyoruz
London
New York’lular kötü bir istisnai durumdan muzdarip; Birileri yeni fikir önerdiğinde ‘’Bu değil [buraya daha az şehir ekleyin]!’’ diye ağlıyoruz. “Bu bok bu şehirden gitmeyecek”. Ve evet, bu diğer şehirlerden bazıları, sekiz milyondan fazla insanın güçlü metropolüne kıyasla biraz ufak kalıyor. Ancak, bunu Londra için söyleyemezsiniz; nüfusu, kültürel ve ticari bakımdan aynı derecede küresel bir güç Elbette, araçları da yolları da bizler gibi kullanıyorlar, ancak aynı zamanda bisiklet sürenler için bisiklet oto yollarına, motorlu taşıt-trafik sıkışıklığı fiyatlandırmalarına ve çok düşük emisyon salınımına sahipler. New York’ta şu ana kadar karşılaştığımız en iyisi ise, yılda birkaç gün kibarca insanlardan araba kullanmamalarını istediğimiz “Kavşakları Kapatma Günü”dür.
Tokyo
New York’ta arazi en değerli olan şey, ülkenin ve hatta ülkedeki en pahalı emlak değerlerinden birisi – ancak yine de boş arazilerimizin büyük bir kısmını özel araçlara veriyoruz. Bu alanların arabalarla doldurması, yaşam kalitemizi ciddi şekilde olumsuz etkiliyor. Eğer on beş araca sahip olsaydım, hepsini bedavaya sokağa park edebilirim ve bazı kişiler bu durum karşısında bir Amerikalı olarak haklarımı kullandığımı söylese de, bu durum aslında beni aşağılık bir insan yapıyor. Oysa ki, Tokyo’da bir park yerine sahip olduğunuzu kanıtlamadan araba bile satın alamazsınız. Ve hatta geceden sonra park etmek yasaktır.
Yani temelde, uluslararası emsal şehirler, bu konuda bir şeyler yapıyorlar. Bu arada, New York’da belediye başkanımız “International PRogressive-O-Meter” için kılını bile kıpırdatmıyordu. Son zamanlardaki e-bisiklet ve scooter fikirleri için “Ben sadece fikri beğenmiyorum” dedi.
Aynı zamanda, düşük gelirli New Yorklular için “daha az vergi” olmasına dayanan, söz konusu tıkanıklık fiyatlandırma bölgesine girenler varlıklı olmasına rağmen, düşük gelirli New Yorklular’ın bağlı oldukları (ve gerçekten de tüm New Yorklular) geçiş sistemine fon sağlanmasına yardımcı olmasına rağmen tıkanıklık fiyatlarına direndi.
İklim değişikliğine gelince, dünyaya savaşa önderlik etmeye hazır olduğunu göstermeye istekli olan De Blasio, 2018’i kentin büyük petrol şirketlerine dava açacağını ilan ederek başlattı -o zamandan beri söz edilmeyen bir dava. Ayrıca, sabit bir bisiklet üzerinde egzersiz yapmak için Manhattan’dan Brooklyn’e SUV araç konvoyuyla seyahat etmeye devam ediyor.
Öyle yada böyle, bazıları New York kentinin kamyonet ve ateşli silahlar ülkesine doğru saptığını düşünebilir, ancak bundan daha fazla Amerikalı olunamaz.
Kaynak: Outside Online