Bengisu Kılıç, Kadıköy Akademi Gönüllü Araştırmacısı
Şehirlerin büyük tüketiciler ve büyük karbon üreticileri olduğu artık günümüzde tartışmaya açık olmayan bir gerçek. Bu tüketim kültürünü geriletmeye çalışıp doğayı korumaya daha da özen gösterirken, çözümü geri dönüşümde aramamak imkansız gözüküyor. Berlin yerel hükümeti tekrar kullanımı ve çöp üretmemeyi temeline oturtan yeni bir kültür oluştururken, ABD şehirlerde ölen ağaçları nasıl en verimli şekilde kullanıp yenilerini ekebiliriz diye tartışıyor.
Berlin’de Şehir Yönetimi Kendi Geri Dönüşüm Mağazasını Açtı
Berlin’in geri dönüşüm mağazası, Berlin’de geri dönüşümü ve onarımı şehir hayatının bir parçası haline getirme hedeflerine yeni bir soluk getiriyor!
Atıkları azaltma teşebbüsleri kapsamında, Berlin yönetimi geçtiğimiz eylül ayında türünün ilk örneği olabilecek bir tesisi hayata geçirdi: Kamu yönetiminde olan kapsamlı ve büyük bir geri dönüşüm mağazası. Bu mağaza çöpe atılacak ürünlerin onarılarak geri kazanılıp satıldığı bir dükkan ve aynı zamanda da onarımı ve tekrar kullanımı destekleyen bir eğitim merkezi olarak görev yapacak.
Adı B-Wa(h)renhaus (hem mağaza hem de koruma evi anlamına gelebilecek, çevrilemeyen bir kelime oyunu), olan yaklaşık 650 metrekarelik mağaza kullanılmış ve yenilenmiş tekstil, mobilya ürünleri ve çeşitli elektronik cihazlar satıyor. Halihazırda ikinci el piyasasını hakimiyeti altına almış kişilerin ötesine de ulaşabilmek için, mağazanın konumu da stratejik bir önem taşıyor. İkinci el, vintage dükkanlarıyla ünlenmiş mahalleler ve sokaklardansa, Berlin’in en gelişmiş bölgelerinden birinde yol ortası sayılabilecek bir mağaza B-Wa(h)renhaus.
Yönetimin hedefleri mağazayı ilk üç ay boyunca denemek ve yakın gelecekte Berlin’in çeşitli yerlerine üç veya dört yeni geri dönüşüm mağazası daha açmak. Şehrin 2020-2030 atık ana planına göre, uzun vadeli hedefi Berlin’in 12 ilçesine de birer geri dönüşüm mağazası açmak.
Daha önce Hamburg’da ve Viyana’da benzer örnekleri görünen bu kamu mağazaları yalnızca ürünleri çöpe gitmekten kurtaran ikinci el dükkanları olarak görev yapmayacak. Berlin yönetimi mağazaların “kent toplumunda kullanılmış ürünleri tekrar kullanmayı destekleyecek” eğitim merkezlerine dönüşmesini hedeflediklerini açıkladı. Projenin hedef kitlesinin önemli bir kısmını ise döngüsel ekonomiye dahil olmayan halk oluşturuyor.
ABD ise Geri Dönüşüm Planını Şehir Ağaçları Üzerinden Yapıyor
Şehir hayatı ağaçların yaşamlarını sürdürebilmeleri için zorlu bir ortam sunuyor. Ormanlık alanlarda ya da şehrin dışında yaşayan türdeşlerine kıyasla daha az suya erişimleri var, daha şiddetli sıcaklıklara maruz kalıyorlar, yaşam alanları için altyapıyla mücadele içindeler, daha fazla hastalık geçiriyorlar ve ilaçlanıyorlar. Bu ve bunlar gibi sebeplerden ötürü, her sene şehirler ölü ağaçlarla doluyor.
Şehir yönetimleri ve özel kuruluşlar bu ağaçları kesip yakacak odun üretiminde veya çöp sahalarına gönderiyor. Çoğunlukla kentler söktüklerinden daha az yeni ağaç dikimi yapıyorlar, bu da kentlerin toplam yeşil alanlarında sürekli bir azalma olmasına yol açıyor.
Oysa, bu ağaçlar çöpe gitmek zorunda değiller. “Ormanlandırma merkezleri” bu ağaçları çöp sahalarından kurtarıp onlara daha yenilikçi ve kullanım faydası sağlayabilecekleri yeni amaçlar bulan heyecan verici bir model. Ölü ağaçları zemin döşemelerinde veya mobilya yapımında kullanmak, şehirlerin daha az harcama yapmasına hatta kazanç elde etmesine, yeni iş fırsatları oluşturmasına, uzun vadeli sağlık hedeflerine ulaşmasına ve kendi ölçeğinde iklim kriziyle mücadele edebilmesine yardımcı olabilir.
Yalnızca ABD, 60 milyon yeni ağacı bu proje ve geri kazandırma sayesinde destekleyebilir. Bu bir yılda 540 milyona kadar karbondioksitin atmosferimizden eksilmesi demek, ki bu da 117 milyon motorlu taşıtı elektrikli taşıtla değiştirmenin yaratacağı kadar büyük bir etki.
Şehirler, yerel ve merkezi yönetimler iklim krizi gerçekleriyle yüzleşip geri dönüşüm mücadeleleri vermeye başlamış durumdalar. Zaten halihazırda birçok araştırmacı ve akademisyen iklim kriziyle mücadelenin şehirleri merkeze almadan sonuçsuz kalacağını düşünüyor. Şehirlerin doğaya ve tüketime bakış açısını değiştirmek iklim krizinin ve daha eşitlikçi bir geleceğin anahtarı olabilir.
Kaynaklar: