Elle Hunt, 05.02.2018 / Çeviri: Süheyla Üstün
Araştırmacılar, uzun dönemli sağlık sonuçlarını geliştirmekte şehir tasarımının soyut değerinin delili olarak tansiyon ve şehrin yürünebilirliğinin arasındaki bağlantıyı şimdiye kadar yapılmış en geniş çalışmayla gösteriyor.
Birleşik Krallığın 22 şehrinde yaşayan ve 38-73 yaşları arasında olan yaklaşık 430,000 insanla yapılan çalışmada, bir mahallenin yürünebilirliğinin artması ile daha düşük kan basıncı ve yüksek tansiyon riskinin azalması arasında o mahallenin sakinleri içinde önemli bağlantılar bulundu.
Koruyucu etkileri özellikle 50-60 yaş arasındaki katılımcılar, kadınlar ve yüksek yoğunluklu ve mahrumiyet içindeki mahallelerde oturanlar içinde duyurulduğu halde; sonuçlar, sosyo-demografik, hayat tarzı, fiziksel çevre değişkenleriyle yapılan düzenlemelerden sonra bile tutarlı kaldı.
Bu araştırma International Journal of Hygiene and Environmental Health`de bu hafta yayınlandı. Yüksek tansiyonun kronik, özellikle kalp ve damar hastalıkları için yüksek bir risk faktörü olmasıyla Hong Kong ve Oxford üniversitelerindeki araştırmacılar, bulguların şehir tasarımında bir etken olarak, halk sağlığı için müdahalelere ihtiyaç olduğunu gösterdiğini söylediler.
The Healthy High Density Cities Lab of the University of Hong Kong`da asistan profosör olan Dr. Chinmoy Sarkar, “Yükselen tempodaki şehirleşme ve yaşlanan nüfusa doğru demografik değişimlerle birlikte, biz kronik hastalıklara karşı daha korunmasız hale geldik ” dedi. “Halk sağlığı müdahaleleri, şehir planlama ve tasarımının soyut değerini düşünmeliler. Biz kalp-damar hastalıklarının tedavisi ve korumasında milyarlarca pound harcıyoruz- eğer biz mahallelerimizin tasarımında onları hareket canlısı ve yürünebilen yerler yapmak için küçük iyileştirmeler yoluyla sağlıklı şehirler yaratmaya yatırım yapabilirsek, sonrasında, muhtemelen gelecek sağlık hizmeti harcamalarında önemli tasarruflar yapacağız.”
Araştırmacılar, bir mahallenin hareket teşvik potansiyelini ölçmek için yerleşim ve ticaret yoğunluğu, halk ulaşımı, sokak hareketliliği ve cazip mekanlara yakınlık gibi alakalı şehir ölçeklerini içeren yürünebilirliğin bileşik endeksini geliştirdiler.
Kötü tasarlanmış mekanlar genellikle hareketsiz yaşam tarzını teşvik ederek ve sosyal etkileşime zarar vererek; örneğin daha kötü zihin sağlığı ve mutluluğuyla bağdaştırılarak, yürüyüş ve fiziksel aktiviteyi engelledi.
Sarkar, “Yürünebilirlik şehrin temelini oluşturan tasarıma dayandığı için, şehirler değiştirilebilir veya yürümeyi teşvik için tasarlanabilir” dedi. “Sağlığa yararlı tasarımlardaki bu tarz yatırımlar devamlı olduğu ve her yere nüfuz ettiği için büyük ihtimalle uzun dönemde kazançlar getirecek.”
Ayrıca bu çalışmanın geniş ve kapsamlı veri seti, yürünebilirliğin belirli altgruplardan insanların kan basıncı üzerindeki etkilerini incelemek için bir fırsat sundu. Sarkar, bu çalışmanın demografik değişimlerin nasıl yönetilmesi gerektiğine dair önemli fikirler vereceğini de söyledi.
Sarkar, günümüzde toplam nüfusun yarısından çoğunun (%54.5) şehirlerde yaşadığı dünyanın büyüyen şehir nüfusunu ayrı tutu. Bu rakamın 2030`da %60`a yükselmesi ve üç kişiden birinin en az yarım milyonluk şehirlerde yaşaması bekleniyor.
Sadece Birleşik Krallık`ta yıllık 160.000 ölü ve 19.000 avro sağlık harcamasının yanında, 7 milyondan fazla insanın kalp-damar hastalıklarından etkilendiği tahmin ediliyor.
Sarkar, bu yüzden aktif yaşam tarzını teşvik etmek için şehirleri tasarlamanın ve iyileştirmenin, şehir halkının sağlığı ve hükümetlerin bu tarz harcamaları için önemli etkilere neden olabileceğini düşünüyor. “Bugünün iyi tasarlanmış şehirleri yarının sağlıklı şehirleri olacak.”
Kaynak: The Guardian