Kent sakinlerinin tüm günlük ihtiyaçlarını, kısa bir yürüyüş veya bisiklete binme mesafesinde karşılayabildikleri “15 dakikalık bir kent” fikri, pandemi sırasında dünyanın dört bir yanındaki birçok belediye tarafından merkezi bir planlama ilkesi olarak benimsendi.
Ancak bazı kent uzmanları, Avrupa’da tasarlanan bu modeli, birçok Kuzey Amerika kentine uygulamanın tehlikeleri olduğu konusunda uyarıyor. Toronto merkezli kentsel tasarımcı ve düşünür Jay Pitter, CityLab 2021 konferansında bu fikrin handikaplarından söz etti.
15 dakikalık kentin arkasındaki temel ilkeler esasen kent planlaması için yeni değil. Kentleri, arabalardan ziyade insanlar etrafında tasarlamanın geçmişine dayanıyor. Otomobilin icadından önce planlanan birçok Avrupa kenti bu düşünceye yatkın. Pandemi sırasında popüler hale gelen fikir ise kentlerin, sağlık, eğitim hizmetleri, çalışma alanları ve gıda gibi temel ihtiyaçlara araçsız erişim sağlama hedefi üzerine bir planlamaya ihtiyaç duyduğu şeklindeydi. Bu, büyük müdahaleler ve yatırımlar olmadan birçok kentin ulaşması pek mümkün olmayan bir hedef. Bu nedenle Pitter, bisiklet yolları ve parketler gibi tasarım değişikliklerinin bir mahalleye basitçe enjekte edilmesinin, kent planlamasına gömülü olan ayrımcılığı tersine çevirmeyeceği ve bu önerinin marjinalleşmiş toplulukları daha da yabancılaştırmaya hizmet edebileceği konusunda uyarıyor.
Pitter ayrıca, sokakları ve mahalleleri yeniden tasarlamak için insanların kendi kararlarını vermelerine olanak tanıyan aşağıdan yukarıya bir yaklaşımın daha üretken olabileceğini ifade ediyor.
Kaynak: CityLab