Bilindiği üzere dünya nüfusunun yarısından fazlası büyük kentlerde yaşıyor. Ancak gelişmiş kentlerde yaşamanın avantajları olduğu kadar dezavantajları da mevcut. Yapılan bir araştırmanın sonuçları, kent yaşamının zihin sağlığı üzerinde olumsuz etkileri olabileceğini belirtiyor. Örneğin depresyon ve psikozların görülme sıklığının büyük şehirlerde yaşayan insanlarda daha fazla olduğu gözlenmiş durumda. Bu durumun nedenleri henüz tam olarak açıklığa kavuşmamış olsa da kent yaşamında günden güne artan stres, soyutlanma ve yalnızlık hissiyatı muhtemel faktörler olarak karşımıza çıkıyor.
Uzun zamandan beri araştırmacılar ve plancılar, kentsel çevreler ile sağlık arasındaki ilişki üzerine çalışmalar yapmakta. Sağlıklı kent planlamasını destekleyen Dünya Sağlık Örgütü İşbirliği Merkezi’nin liderleri, sağlıklı yaşamı kentsel planlamaya entegre etmek için yeni ve kapsamlı bir rehber hazırlamış durumda. Son zamanda yapılan araştırmalar, kentlerin özellikle zihin sağlığı üzerinde nasıl etkili olabileceğini ve zihinsel sağlık ve refahı artırmak için neler yapılabileceği konusunda daha fazla bilgi içeriyor. Aynı zamanda araştırmacılar, yeni araçlar ve veriler sayesinde kentsel çevrenin ruh sağlığına etkilerini daha iyi ortaya koyuyor.
Önemli araştırma alanlarından biri, sakinleştirici bir atmosfer sağlayan, olumlu duyguları uyandıran ve öğrenme ve atikliği kolaylaştıran doğal ortamların veya yeşil alanların yararına odaklanıyor. Doğanın içerisinde bulunmak, insanların iş hayatının getirdiği zihinsel yorgunluktan kurtulmasına yardımcı oluyor. Bazı araştırmalar, açık havada yapılan etkinliklerin çocuklarda dikkat dağınıklığı ve hiperaktivite semptomlarını azalttığını ortaya koyuyor. Scientific Reports dergisinde yayımlanan bir araştırma, kentin sokaklarındaki ağaçların etkisini ölçmek için Kanada, Toronto’daki uydu görüntülerini, yerel ağaç verilerini ve yerel sağlık verilerini kullanmış durumda. Araştırmanın sonuçlarına göre sokaklardaki ağaçların sağlığı olumlu etkilediği ve ağaçların sayısındaki en ufak artışın bile sağlık üzerinde yararının olduğu belirtiliyor.
Bir başka grup araştırmacı ise kentsel yapılı çevrenin olduğu yerlerde görülen karmaşık işleyişin ruh sağlığına etkileri üzerine odaklandı. Nüfusun sağlık veri tabanının geniş olması sebebiyle Torino, İtalya’da yürütülen çalışmada kentsel yapılanma ve kütüphane, ulaşım, spor aktiviteleri, eğlenceler gibi hizmetlerden alınan verilerle antidepresan kullanımının şehirdeki nüfusa göre dağılımı arasındaki ilişki incelendi. Araştırmanın sonucunda, depresyon riskinin azaltılmasına katkıda bulunan başlıca faktörlerin toplu taşıma araçlarına erişilebilirliğin ve yayılma yerine daha yoğun bir kentsel yapılanma olduğu sonucunda varıldı. Bu kanı özellikle kadınlar ve yaşlılar için geçerli, zira toplu taşıma araçlarına yakın yerlerde ikamet eden ve daha yoğun yapılanmaların olduğu yerlerde yaşayan kadın ve yaşlıların daha az anti depresan tedavisi gördüğü gözlemlenmiş durumda. Her ne kadar nüfus bazlı bu araştırma neden-sonuç ilişkilerini açıklar nitelikte olmasa da, araştırmacılar, her iki faktörün de şehirde daha rahat dolaşabilmeyi ve aktivitelere katılımı kolaylaştırdığı için stresi azaltıyor olabileceğini düşünüyor.
Waterloo Üniversitesi’nden araştırmacılar da kentsel tasarım ile zihin sağlığı arasındaki ilişkiyi daha iyi anlayabilmek için akıllı telefon ve akıllı bileklik teknolojisini kullanarak bir çalışma yürüttüler. New York, Berlin ve Mumbai’de yapılan araştırmada, bu şehirlerin farklı farklı bölgelerinde bulunan katılımcıların psikolojik ve fizyolojik durumları kullandıkları telefonları ve bileklikleri aracılığıyla incelendi. Sonuçlara göre, herhangi bir karakteristik özellik bulundurmayan bina cepheleri insanların mutsuzlaşıp, canlarının sıkılmasına sebep olurken, birçok kapıya sahip açık cepheler ise insanları cezbediyor. Önceki araştırmanın sonuçlarına benzer olarak insanların yeşil alanlarda olumlu tepkiler verdiği gözlemlenirken çok yoğun kentsel alanlarda kilise avlusu gibi gürültüden ve kalabalıktan uzak en küçük alanların bile psikolojik anlamda faydasının bulunduğu gözlemlenmiş durumda.
Kaynak: American Psychiatric Association