You are here
Home > Blog

Japon Güzelduyu Felsefesi Işığında Kente Bakmak

Öncelikle bir soru: Japon güzelduyu felsefesi wabi-sabi‘yi ve bunun bir yöntemi sayılabilecek kin-tsugi‘yi kente uyarlasak, elde edeceğimiz nasıl bir kent olurdu? Amacım, elbette son yıllarda kişisel gelişim alanında popülerleşmiş Zen’in kent bakış açısından bir reklamını yapmak değil. Geçenlerde katıldığım, İstanbul’un son dönemlerde özellikle genç ve yaratıcı bir kesim arasında gözde olup dikkatleri üstüne çeken bir yerleşim yeriyle ilgili bir odak grup toplantısında, burada yaşayan sanatçıların kimi yorumlarından etkilenerek, böyle bir öneriyi tartışmaya açmak istedim. Örneğin, toplantıya katılan bir sanatçı, mahallelerinin günden güne ünlenmesi ile birlikte kiraların artmasında ya da teknik adıyla soylulaştırılmasında kendi etkilerini sorgularken, diğer bir katılımcı, mahallelerinin sorunlarını çözmek için, balici gençleri ya da sorun olarak görülen başka kişileri İstanbul’un kötü ünlenmiş Fikirtepe gibi başka mahallelerine sürme yaklaşımının yanlışlığını savunuyordu. Toplantı bitiminde kartvizitimde Osaka Üniversitesi’nin adını görünce, mahallede kendisinin de çalıştığı etkinlik yerindeki kin-tsugi atölyesinden bahsedip, yabancısı olduğum bu kavramla beni tanıştıran da oydu.

Osaka’da ayda bir katıldığım çay seremonisi dersinden, bizde daha çok kase diyebileceğimiz seramik çay fincanlarının özellikle yapılış kusurlarını da barındırdığını az çok anımsadım. Wabi-sabi‘de yalın bir yaşamı ve şeylerin ve insanların zaman içinde bozulmasını ağırbaşlılıkla benimsemek söz konusuyken, kin-tsugi‘de kırılmış ya da bir parçasını yitirmiş seramikler vernikle birleştirip, birleşim yerleri altınla süslenir. Öyle ki kırılan seramiğin kusuru yenilenmiş halindeki güzellik olur. Sanayileşmeden beri kentlerin toplumsal kusuru sayılan yoksulluğa yaklaşım ise, Japon güzellik anlayışının tam tersidir. Kentlerin güzelleştirilmesi, daha güvenli, sağlıklı ve yaşanılır kılınması için yoksulluk gizlenir ya da ötelenir, yani kent dışına sürülür. Bu burjuva hasıraltı etme işlemiyle ilgili Engels’in (1872) Konut Sorunu’ndaki ünlü açıklamasının çevirisi az çok şöyledir:

“Haussmann” ile söylemek istediğim, büyük kentlerimizin özellikle merkezi işçi sınıfı mahallelerinde, ister kamu sağlığı düşüncesiyle ve kenti güzelleştirmek için, isterse de merkezi iş yerleri talebi nedeniyle ya da tren rayı ya da sokak vb. döşemek gibi trafik gereklilikleri nedeniyle olsun, artık yaygınlaşmış olan yapboz uygulamasıdır. Gerekçeler ne denli farklılaşsa da, sonuç her yerde aynıdır: bu müthiş başarı için kendisiyle bol keseden gurur duyan burjuvazinin eşliğinde, utanılacak ara sokaklar ve yol şeritleri yok olurlar, ama anında başka bir yerde ve genellikle de yanı başındaki mahallede yeniden ortaya çıkarlar. (Engels 1872)

Günümüzün kentsel dönüşüm ya da soylulaştırma uygulamalarıyla yapılan da en sonunda aynı şeydir: çirkinlikle özdeşleştirilen yoksulluğu ya doğrudan şiddetle ya da yerinden etme baskısıyla kentin çeperlerine sürmek. Sanayi sonrası kentsel değişim konusundaki birçok araştırma aynı süreci dünyanın çeşitli kentlerinin çeşitli bölgelerinde değişik aşamalarında saptayıp, bununla birlikte gelişen toplumsal çatışmaları gözler önüne serer. Olumlu sözcüklerle üstü örtülen olumsuzlukları dile getirir. İstanbul’un bir mahallesinde yaşayıp, oranın soylulaştırılmasındaki kendi payını sorgulayan sanatçının iç hesaplaşması bu yüzden önemlidir, belki de başkalarına örnek olmalıdır. Üstelik soylulaştırma yazınından artık biliyoruz ki soylulaştırmaya bir biçimde ön ayak olan marjinal kesim, çoğu kez artan taşınmaz değerleriyle kendi mahallesinde uzun süre barınamaz, uzun sürede daha varlıklı kesimlerce yerinden edilir. Olgulara daha geniş bir politik ekonomik çerçeveden bakınca, yoksulu kentin dışına sürme konusunda suçlanacak kişi sanatçı değildir. Ek olarak, bu durum yalnızca yerleşimle ilgili bir sorun olmakla sınırlı kalmaz; kentin alışveriş caddelerindeki ticari dönüşümü etkilediği boyutuyla, Hubbard’ın (2017) İngiltere’nin alışveriş caddeleri özelinde incelediği gibi, işçi sınıfı zevkine ve bütçesine uygun dükkanların kentsel gerilemenin günah keçisi yapılmasıyla sonuçlanabilir.

Kısacası, neyi değer ya da sorun olarak gördüğümüz kim olduğumuza, hangi tarihsel ve coğrafi koşulda hangi sınıfın üyesi olduğumuza bağlıdır. Bu düşüncenin en güzel tanıtlamasını Bourdieu (1979) Ayrım’da yapar. Öte yandan, bugün artık toplumsal sınıf, yaşamın her alanında unutulmuştur ya da unutturulmak istenmektedir. Geçen gün, Seray Şahiner’in Kul’u üzerine tartıştığımız bir yakınım, Şahiner’in en çok, çıkmaza saplanmış yaşamıyla, temizlikçi Mercan’ı konu edindiği için övgüye değer olduğunu söylüyordu. Kültür-sanat alanında aynı duruşu, bir Zadie Smith’te (Kamboçya Elçiliği, 2016) ya da Ken Loach’un bütün filmlerinde bulabiliriz. Kentin oluşumu ve yeniden yaratılması da en başta biçimsel değil, sınıfsal bir sorundur.

Toparlayacak olursak, kentin mahallelerini incelerken, güzelleştirme, iyileştirme, canlandırma örneklerinde çok açık olduğu gibi dilimizi ve bunun sınıfsal göndermelerini bilinçli bir biçimde seçmeliyiz. İyi ve kötünün neden ve kimin için iyi ve kötü olduğuna bakmalıyız. Tüketim odaklı neoliberal gözlüğümüzle bize eksiklik olarak görünen yoksulluk gibi olgularla nasıl başa çıkacağımızı iyi düşünmeliyiz. Bundan yoksulluk turizmi anlamı kesinlikle çıkarmayın, ama yine bir soru-öneriyle bitirirsem, kenti ve kent bölgelerini eksiklikleriyle bir bütün olarak değerlendirip, kent çanağının kırılma noktalarını gözlerden gizlemek yerine, altınla birleştirmeye ne dersiniz?

Kaynaklar

Bourdieu, Pierre, 2015 (1979), Ayrım (Çev. Derya Fırat Şannan, Ayşe Günce Berkkurt), Ankara: Heretik Yayıncılık.

Engels, Frederick, 1872, The Housing Question, Marx Engels Archive, erişim: https://www.marxists.org/archive/marx/works/1872/housing-question/ch02.htm

Hubbard, Phil, 2017, The Battle for the High Street: Retail Gentrification, Class and Disgust, Londra, BK: Palgrave Macmillan.

Jack, 2016, “Wabi-sabi and Understanding Japan: A Philosophy and Aesthetic as Worldview,” Web sitesi, 11 Nisan, erişim: https://www.tofugu.com/japan/wabi-sabi/

金継ぎ (Kintsugi), Wikipedia, 5 Eylül 2017, erişim: https://ja.wikipedia.org/wiki/金継ぎ

Smith, Zadie, 2016 (2013), Kamboçya Büyükelçiliği (Çev. Özlem Gayretli Sevim), İstanbul: Everest Yayınları.

Şahiner, Seray, 2017, Kul, İstanbul: Can Yayınları.

わび・さび (Wabi-sabi) , Wikipedia, 18 Ağustos 2017, erişim: https://ja.wikipedia.org/wiki/わび・さび

“What is Wabi-Sabi?” erişim: http://www.nobleharbor.com/tea/chado/WhatIsWabi-Sabi.htm

Top