Kadıköy Belediyesi Akademi’nin “Geleceğin Kentleri” temasıyla gerçekleştirdiği Açık Akademi Kent Seminerleri’nin 2018 Güz programı, 1 Aralık Cumartesi günü yapılan “Geleceğin Kentleri: Etik, Hukuk, Teknoloji ve Siyaset” başlıklı konferansla tamamlandı.
Haber: Gazete Kadıköy – Fırat FISTIK
Fotoğraflar: Sinem TEZER ÇATAL
Kadıköy Belediyesi tarafından 1 Aralık Cumartesi günü Kozyatağı Kültür Merkezi’nde yerel yönetimlerin bugünkü hali ve geleceğinin tartışıldığı ‘Geleceğin Kentleri’ konferansı yapıldı.
Konferansın açılış konuşmasını gerçekleştiren Kadıköy Belediye Başkanı Aykurt Nuhoğlu, “Kentsel gelişim adına belediye olarak, bilgi ve iletişim teknolojilerindeki gelişmelere paralel, kurumsallaşma anlamında gelişmeyi sağlamak mümkün. Bizler geleceği tasarlayabilir ve yönlendirebiliriz. Bütün bu birikimler insanlar için daha konforlu yaşamlar oluşturmak adına bizlerin ellerinde. Bizler belediye olarak son 5 yıl içinde bu anlamda pek çok şey yaptık. Yapmaya da devam edeceğiz” dedi.
‘Bilgi Toplumu ve Kentler’ başlığıyla gerçekleştirilen ilk oturumda Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nden (ODTÜ) Prof. Dr. Tarık Şengül, Doç. Dr. Osman Balaban ve Sabancı Üniversitesi’nden Doç. Dr. Kemal Kılıç sunum yaparken, oturumların moderatörlüğünü Kadıköy Belediye Meclis Üyesi Bahar Yalçın yaptı.
İlk sunumu Doç. Dr. Kemal Kılıç, akıllı kentlerin ve dijital sistemlerin demokratikleştirici yönü üzerine yaparken, “Örneğin benim verdiğimden daha iyi dersleri, öğrenciler artık Youtube’dan bulabiliyor. Yerel yönetimler için düşünürsek, ulaşımda ve hizmet sektöründe hayatımıza büyük yardımları olacak. Rafları görmediğimiz sadece printerların olacağı bir dünyaya gidiyoruz. Çok hızlı bir ilerlemeden ve yüz binlerce mühendisin üzerinde çalıştığı bir dönüşümden bahsediyoruz. Peki soru şu; böyle bir dünyada, insan buna nasıl adapte olacak? Hiçbir yere Google Haritalar uygulaması olmadan gidemiyoruz. Düğmeye basmaya o kadar alışacağız ki bu da insan için eblekleşmeye sebep olabilir.” diye konuştu.
“Sistem Sürdürülemez Bir Halde”
ODTÜ’den Doç. Dr. Osman Balaban ise şu anda dünyanın içinde bulunduğu krizleri üç ana başlıkta topladı: ekonomik, ekolojik ve yönetme krizi. Sürekli üretmeyi ve hızlıca tüketmeyi vaaz veren bir anlayışla ilerlediğimizi söyleyen Balaban şöyle devam etti: “Bu sistem sürdürülemez bir halde. Ülkemizdeki güncel yapıdan bahsetmiyorum sadece. Yoksulluk, açlık aynı yerde duruyor. AKP döneminde şöyle büyüdük deniyor ama güvenli çalışma ortamı bile sağlanamıyor. Ekonomik ve ekolojik krizi çözmeden geleceği tartışmak mümkün değil. Kent ise bu tartışmaların merkezi. Aynı zamanda krizin gelişmesinde önemli pay sahibi. Dünya giderek artan şekilde kentte yaşamaya başlıyor. 150 tane metropolitan kent, toplam dünya nüfusunun yüzde 12’sini oluşturuyor. ‘Akıllı kent’ kavramını tartışmalıyız. Ancak özel sektör ilgisi ve eşitsiz bir gelişim sorun olabilir. Türkiye’de ise bu sorunları ancak hukuk, demokrasi ve yerel yönetimleri güçlendirerek aşabiliriz.”
İlk oturumun son sunumunu ise Prof. Dr. Tarık Şengül, akıllı kentlerin yaratabileceği sıkıntılara örnekler vererek yaptı. Şengül bu dönüşüme dair ortaya çıkabilecek olumsuzlukları şöyle sıraladı: “Teknokratik yönetim anlayışı yükselebilir, kent yönetiminde şirket mantığı hâkim olabilir. Dış etkilere açık bir sistem oluşur, Araçsal akıl hâkim olabilir ve yeni eşitsizlikler yaratılabilir.”
Şengül sunumunda en çok, kent yönetiminde siyasal aklın yerini teknokratların ve şirketlerin alabileceği ve bunun olumsuz sonuçlar doğurabileceği üzerinde durdu.
İlk oturumun ardından 15 dakikalık bir ara verildi ve “Yönetim Krizini Aşmak” başlıklı ikinci bölüme geçildi. Bu oturumda ilk konuşmayı CHP İstanbul Milletvekili ve Anayasa Profesörü İbrahim Kaboğlu gerçekleştirdi. Kaboğlu, konferansın alt başlıkları arasında bulunan hukukun diğer tüm sözcükten önemli olduğunu belirtti ve sunumuna başladı.
“Sadece Yerel Yöneticileri Seçmeyeceğiz”
İktidarın şu anda kendi koyduğu kurallara uymadığını belirten Kaboğlu, Anayasa’nın ortadan kaldırıldığını anlattı ve “Yerel yönetimler, kent yönetimi öne çıkarılması gereken önemli bir şey ama önümüzdeki yerel seçimin, kaç oy verirsek verelim sadece kentimizin yöneticilerini seçeceğimiz bir seçim olmadığını düşünmek zorundayız. Türkiye Anayasa’yı yıkım yoluyla buraya geldi. Anayasa siyasetine ihtiyacımız var. Demokratik siyaseti inşa etmek istiyorsak bu ölçekte düşünmeliyiz.” dedi.
Kaboğlu’nun ardından söz alan Prof. Dr. Yüksel Taşkın ise yönetimde teknokratlaşma ve tekniğin, tercihleri boğmasına dikkat çekerken şunları söyledi: “Biz evlere hapsolamayız, yaratıcılık üzerinden toplumsallaşmak zorundayız. Sıradan denilen yurttaşlar da siyasi meselelerden, kent yönetiminden çok iyi anlarlar. Yurttaş bileşen olursa, sorgulayıcı olursa, söz hakkı olursa anlar. Kurtarıcılık anlayışı demokrasiyi geriletir. Devletler ve şirketler kararları veriyorlar ancak insanlar hep edilgen. Bunun önüne geçerek insanları yönetime katmalıyız.”
“Şüpheci Olun”
Toplumun siyasete müdahale etmesinde en kestirme yolun yerel yönetimler olduğunu vurgulayan Taşkın, “Demokrasi idealine en yaklaştığımız yerler de yerel yönetimlerdir. Pratik olarak düşünmeliyiz. Yerelde inşacılığı temel almalıyız. Çok konuşuyoruz ancak hayata geçirmemiz lazım bunları. Buna da imkân tanıyan alan yerel yönetimlerdir. Temsili demokrasinin krizine yanıt olarak, yerinden yönetimi yeniden hatırlamak da çözüm olabilir. Yetki devrettiğiniz kişilerin bunu olumlu kullanacağına asla inanmayın, şüpheci olun.” dedi.
Yüksel Taşkın, 31 Mart yerel seçimlerine giderken CHP olarak İstanbul Kent Taslağı oluşturmak için hazırlıklar yaptıklarını belirterek konuşmasını sonlandırdı. Oturumda son sözü alan CHP Genel Başkan Yardımcısı Ünal Çeviköz, tüm konuşulanları özetleyen bir konuşma gerçekleştirirken, yerel yönetimler için beş kavrama vurgu yaptı: vizyon, insan, katılımcılık, eğitim, etkileşimcilik.
Otutumun ardından, seminer programlarına yeterli katılım gösterenlere katılım belgeleri verildi ve etkinlik sonlandırıldı.