Günümüz dünyasında, demografik değişimler artık sadece arka planda kalan bir konu değil, şehirlerin şekillenmesinde belirleyici ve yön verici bir güç haline geldi. Kentsel alanlar hâlâ gençleri cezbetse de 65+ yaş sakinlerinin oranı önemli ölçüde artıyor ve kentsel ihtiyaçları ve öncelikleri yeniden şekillendiriyor. Öyle ki OECD ülkelerinde 2040 yılına kadar şehir sakinlerinin yaklaşık %28’inin 65 yaş ve üzeri olacağı öngörülüyor. Ancak planlama ve inovasyon süreçleri hâlâ büyük ölçüde genç nüfus merkezli yürütülüyor. Bu durum, yaşlı bireylerin karşılaştığı ulaşım, barınma, sağlık ve sosyal katılım gibi temel ihtiyaçların yeterince dikkate alınmamasına neden oluyor.
Bu bağlamda; yaşlı dostu şehir planlaması, yalnızca toplumsal sorumluluk açısından önemli değildir; aynı zamanda akıllı şehir teknolojileri geliştiren işletmeler ve sürdürülebilir, yaşanabilir kentler tasarlayan şehir plancıları için de önemli bir fırsat sunmaktadır. Böylelikle, yaşlıları kapsayan şehirler yaratmak, fırsatlara erişimi iyileştirir, sosyal uyumu güçlendirir ve uzun vadeli dayanıklılığı artırır.
Yaş Kapsayıcı Kentsel Tasarım
Dünya genelinde hızla yaşlanan nüfus, şehir planlamasında yeni ve daha kapsayıcı yaklaşımları zorunlu kılıyor. Artık modern şehirler sadece genç ve sağlıklı bireyler için değil; yavaş yürüyenler, hareket kabiliyeti sınırlı olanlar ve dijital dünyaya uyum sağlamaya çalışan yaşlılar için de düşünülmek zorunda.
Uzmanlara göre, yaş kapsayıcı kentsel tasarım, yalnızca sosyal adaletin bir gereği değil; aynı zamanda güvenliği, sürdürülebilirliği ve eşitliği artıran bir fırsat olarak değerlendirilmeli. Çünkü akıllı ulaşım sistemleri ve erişilebilir kamusal alanlarla desteklenen bu tasarımlar, şehirde yaşayan herkesin hizmetlere, iş fırsatlarına ve sosyal yaşama daha kolay ulaşmasını sağlıyor.
Stockholm, New York, Paris ve Montreal gibi büyük şehirler, belirli bölgelerde uyguladıkları Yaz Sokağı programlarıyla araç trafiğini sınırlandırıyor. Bu sayede sokaklar, yaşlıların yavaş yürüyebileceği, dinlenebileceği ve sosyalleşebileceği güvenli alanlara dönüşüyor.
Benzer şekilde, Paris’te hayata geçirilen 15 dakikalık şehir konsepti, yaşlı bireylerin temel ihtiyaçlarını karşılayabilecekleri her şeyi yürüme mesafesinde sunmayı hedefliyor. Bu yaklaşım, araba bağımlılığını azaltırken, yaşlı bireylerin kendi mahallelerinde bağımsız yaşamlarını sürdürmelerini destekliyor.
Kolombiya’nın başkenti Bogotá ise yaşlı ve bakıma muhtaç bireyler için örnek bir uygulama yapıyor. Kentte kurulan Bakım Blokları, sağlık hizmetlerinden sosyal yardıma, yetişkin eğitiminden evde bakıma kadar birçok hizmeti 15-20 dakikalık yürüme mesafesinde sunuyor.
Programın bir diğer önemli ayağı ise Bakım Otobüsleri ve Evde Teslimat hizmetleri. Bu sistemle, kentin uzak bölgelerinde yaşayan bireyler şehir hizmetlerine daha kolay erişiyor. Aynı zamanda, aile üyeleri bakım konusunda bilinçlendirilerek, yükün daha adil paylaşılması teşvik ediliyor. Bu model, mekânsal planlama, cinsiyet eşitliği ve veriye dayalı hizmet sunumunu bir araya getirerek, yaşlı bireylerin de tam anlamıyla dahil olduğu kapsayıcı bir kentsel yaşam sunuyor.
Tüm bunlarla birlikte, akıllı teknolojiler kentlerin daha adil hale getirilmesinde artık daha fazla fırsatlar sunuyor. Örneğin;
Dijital ikizler, yaşlı sakinlerin şehirlerde nasıl hareket ettiğini simüle edebiliyor.
Sensör tabanlı sokak tasarımı, yaşlılar için risk oluşturabilecek altyapı kör noktalarının tespit edilmesine ve düzeltilmesine yardımcı olabiliyor.
Erişilebilir yön bulma uygulamaları, özellikle yaşlı yetişkinler olmak üzere bilişsel veya hareketlilik zorlukları olan kişilerin bağımsız hareket etme kabiliyetini artırıyor.
Dijitalleşme ve Yaş Dostu Şehirler: Kapsayıcı Teknoloji Yaklaşımları
Dijitalleşme, artık her yaş grubu için kapsayıcı politikaların vazgeçilmez bir parçası haline geldi. Örneğin İspanya’nın Barselona kenti, bu konuda öne çıkan örneklerden biri. Kent, start-up’ları, sağlık kurumlarını, şirketleri ve yatırımcıları bir araya getiren Barselona Sağlık Merkezi (BHH) adlı kâr amacı gütmeyen bir yapıya yatırım yaptı. Bu merkez; teletıp, uzaktan sağlık takibi ve yaşlılara yönelik sağlıklı yaşam programları gibi alanlarda dijital sağlık çözümlerini destekliyor. Böylece, sağlık teknolojilerinde yenilikler teşvik edilirken yaşlı bireylerin ihtiyaçlarına da çözüm sunuluyor.
Helsinki ise yaşlıların aktif kalmasını destekleyen kapsamlı hizmetler sunuyor. Spor tesisleri, kültür merkezleri, müzeler ve kütüphaneler gibi birçok kamusal alan, yaşlı bireylerin sosyal hayata katılımını teşvik ediyor. Bu hizmetler yalnızca çeşitli değil, aynı zamanda erişilebilir, çoğu ücretsiz veya düşük maliyetli, hem yüz yüze hem de çevrimiçi olarak sunuluyor. Ayrıca bu hizmetler, yaşlıların günlük rutinlerine uyacak şekilde planlanıyor.
Geleceğin Şehirleri: Her Yaş İçin Tasarım
Görünen o ki geleceğin kentleri, yalnızca genç nüfusun ihtiyaçlarına göre şekillendirilirse sürdürülebilir olmayacaklar. Geleceğin demografisine uyumlu, yaşlı bireylerin yaşamlarını kolaylaştıran ve onları toplumun aktif bir parçası haline getiren kapsayıcı, duyarlı ve uyarlanabilir yapılara sahip kentler bu sürecin liderliğini yapacaklar.
Bu durum, girişimciler ve politika yapıcı kurumlar için dijital sağlık, yaşa uygun konutlar ve akıllı mobilite gibi gelişen alanlar hakkında açılımlar sağlarken; şehir plancıları için adil, dayanıklı ve uzun ömürlü kentler yaratma yolunu da açıyor. Altını çzimek gerekir ki yaş dostu bir kent tasarlamak sadece belirli bir grup için daha fazlasını yapmak değil, artık toplumun büyük bir bölümünü oluşturan yaşlı nüfus için daha iyisini yapmak demektir.
Kaynak: New Polis