Nisan 2017’de Japonya’dan Türkiye’ye döndüğümden beri akademik bir iş edinene kadar şimdilik ağırlıklı olarak evde çalışan bir kent araştırmacısıyım. Başlarda evde çalışma konusunda kendimi daha çok motive edebilirken, gün geçtikçe, evde çalışma isteğimde ve verimimde büyük bir düşüş oldu. Bunda evde zamanı disiplinli kullanamama, gürültülü bir aile apartmanındaki fiziksel koşulların çoğu zaman çalışmaya uygunsuzluğu ve sürekli yalnız çalışmanın getirdiği toplumdan yalıtılma gibi sıkıntıların etkisi var. Bu yazıyı yazmaktaki amacım, elbette kişisel yakınmalardan öte, Türkiye’deki akademik çalışma ortamına örnek olması için, Japonya’da doktora eğitimim sırasında Japon üniversitelerindeki mekan kullanımına ilişkin edindiğim olumlu izlenimlerimi paylaşmak.
Japon üniversitelerinde lisans düzeyinde eğitim veren fakültelere “daigaku” (üniversite) ve “gakubu” (fakülte ya da okul) adı verilirken, üniversitelerin lisansüstü eğitim birimlerini belirtmek için, “daigakuin” ve “kenkyūka” birlikte kullanılır. Lisans programlarının genellikle lisansüstü karşılıkları da vardır. Örneğin, benim doktora derecemi aldığım, Osaka Üniversitesi, İnsan Bilimleri Fakültesi, Kültür Sosyolojisi Bölümü’nde lisans, yüksek lisans ve doktora derecelerinin hepsi verilmektedir. Bütün bu programların öğrencileri aynı kültür sosyolojisi branşına (kenkyū bunya) bağlıdır. Bir branşın en az birkaç hocası bulunur. Yine kendi bölümümden örnek verirsem, Kültür Sosyolojisi’nin başında ikisi aktif çalışan, üç profesör vardı. Japon üniversitelerinde eğitim düzeyine göre hiyerarşik bir örgütlenmenin yanında, sosyoloji, davranış bilimleri, antropoloji, eğitim, iletişim gibi farklı bilim dallarını kapsayan, yatay ve tematik bir örgütlenme de söz konusudur.
Bütün bu işleyiş bizdeki üniversite yapılanmasından çok da farklı olmasa gerek. Önemli bir fark ise, Japonya’da araştırma alanı temelli bir sınıflandırmadan çok, profesörlerin çevresindeki kişi temelli bir eğitim düzeninin ön planda olmasıdır. Bunun geçmişi imparatorluk üniversitesi gibi eski tip Japon üniversitelerindeki kōza-sei ve gakka-moku-sei denilen, iki geleneksel öğretmen örgütlenmesi türüne dayanır. Meiji döneminde yüksek öğrenim düzeni Almanya başta olmak üzere Batılı devletler örnek alınarak birçok kere yenilendiyse de, bu geleneksel öğretme biçimi bugün de sürmektedir. Eğer profesör yetkisinden kaynaklı gücünü altındaki öğrencilere karşı kötüye kullanan ya da merkezi parasal kaynakları etik bir biçimde kullanmayan, yani yolsuzluk yapan biriyse, bu düzen büyük sorunlara gebedir. (Dan 2003) Japonya’da son yıllarda yaşanan bunun gibi önemli sorunlar nedeniyle, üniversiteler araştırma etiği, araştırma ve bölüm kaynaklarının doğru kullanılması ve tacizi önleme ile ilgili çalışmalarını sıkılaştırmışlardır.
Şimdi yazımın ana konusu olan, eğitim ve araştırmanın gerektirdiği uzmanlık alanlarında bir öğretmenin bulunduğu dersliğe karşılık gelen kōza-sei (Wikipedia 2014) düzenini sürdüren profesör laboratuvarları örgütlenmesinden biraz bahsedeyim. Japon üniversitelerindeki profesörlerin altındaki bu araştırma ve çalışma merkezlerinin hepsi, doğa bilimlerindeki gibi fiziksel deneylerin yapıldığı gerçek birer laboratuvar niteliği taşımazlar, ama araştırma ve oda sözcüklerinin bileşiminden oluşan, benzer bir adla anılırlar: “kenkyū-shitsu”. Fiziksel olarak bu odalar, profesörlerin odasına yakın bir yerdeki, en az 15-20 öğrencinin birlikte çalışabileceği geniş odalardır. Çalışma odası genellikle yalnızca lisansüstü ve doktora öğrencilerinin kullanımına açıktır ve odayı istedikleri saatte kullanabilmeleri için, öğrencilerin her birine bölüme başlamalarından mezuniyetlerine kadar anahtar sağlanır. Böylelikle, araştırmacılar diğer kişilere bağlı kalmaksızın, kendi yeğledikleri gün ve saatte çalışma odasından yararlanırlar.
Çalışma odalarında, masa-sandalyelerin, masa üstü ve diz üstü bilgisayarların, ofis tipi çok işlevli fotokopi makinelerinin ve tarayıcıların, kırtasiye malzemelerinin ve kitaplıkların yanında, küçük bir mutfak bölümü de bulunur. Öğrenciler burada dinlenme aralarında profesörün bölüm bütçesinden bedava çay-kahve içip, ucuza getirmek için çoğunlukla kendi yanlarında getirdikleri öğle yemeklerini (bentō) büyük bir masada birlikte yerken, sohbet edebilirler. Kendi çalışmalarıyla ilgili tek başlarına çözümleyemedikleri sorular olduğu zaman, önce çalışma odasındaki diğer arkadaşlarına danışırlar; üstesinden gelemedikleri durumlarda ise profesöre sorarlar. Böylece profesörün iş yükü bir parça azalır. Profesörün kuramsal ve uygulamalı (tez çalışması) seminerleri de yine bu odada yapılır. Ayrıca, eğer şanslı öğrencilerse, benim profesörüm gibi hep çalışmayı değil, eğlenmeyi de düşünen bir hocaları olur ve laboratuvar olarak, arada bir, tanışma ya da kutlama amaçlı toplu akşam yemekleri ya da yılda bir kez, kamp (gasshuku) denilen bölüm gezileri yapılır. Bu içkili toplantılar, hocalar tarafından hocaları ya da laboratuvar işleyişini eleştirmek için yaratılan birer fırsattır da aynı zamanda. Çalışma odaları, evlerinde uygun çalışma ortamını bulamayan yoksul öğrencilere bir seçenek sunarak, toplumsal eşitliğe de katkıda bulunur.
Ben Japon üniversitelerindeki bu çalışma-araştırma odaları düzenini bir tür ortak bilgi üretimi mekanı (knowledge commons) olarak değerlendiriyorum. Bu birimler araştırmanın tek başına yapılan bir şey olmadığının iyi birer örneği olarak düşünülebilir. Kişisel olarak, Japonya’da doktora çalışması deneyimimden beri, ortaklaşa (kolektif) öğrenmeyi, örneğin bir merkeze bağlı çalışan araştırmacıların, konuları ne olursa olsun, düzenli seminerlerde bir araya gelip, tartışmalarını önemli buluyorum. Daha önce tez öğrencileriyle buna benzer grup toplantıları yapan Türk akademisyenlere rastladım; bunlardan biri de ODTÜ’deki yüksek lisans danışmanımdı. Aydınlanmacı yaklaşımı olan Kadıköy Belediyesi gibi belediyeler de örneğin, akademiler (Kadıköy Belediyesi Akademi), tasarım atölyeleri (TAK Kadıköy), işlikler (IDEA Kadıköy Belediyesi) ve halk kütüphaneleri üzerinden bu bilgi üretim ve paylaşım mekanları eksikliğini gidermeye katkıda bulunuyorlar. Öte yandan, bilimsel bilginin üretildiği başlıca yerler olan üniversitelerde ortak çalışma odası anlayışımız ya pek yok ya da araştırma görevlilerinin bir ayrıcalığı olmakla sınırlı kalıyor. Bu durumu bilgi toplumu olmamızın önünde bir engel olarak görüyorum.
Kaynaklar:
Dan, I. (2003). Japanese system buries the individual researcher. Nature, 423, s. 221. doi:10.1038/423221a.
Graduate School of Human Sciences/School of Human Sciences Osaka University. (t.y.). Faculty Directory. Erişim: http://www.hus.osaka-u.ac.jp/en/applicants_for_graduate/major.html
IDEA Kadıköy Belediyesi. (t.y.). Fikir. Erişim: http://idea.kadikoy.bel.tr
Kadıköy Belediyesi Akademi. (2017, 4 Ekim). Açık Akademi Kent Seminerleri Başlıyor: İstanbul Yeniden. Erişim: http://www.kadikoyakademi.org/acik-akademi-kent-seminerleri-basliyor-istanbul-yeniden/
Tasarım Atölyesi Kadıköy. (t.y.). TAK Nedir? Erişim: http://takortak.org/atolye/kadikoy/
Wikipedia. (2014). 講座制と学科目制 (Öğretmenlik temelli kredi sistemi ve okul ders sistemi). Erişim: https://ja.wikipedia.org/w/index.php?title=講座制と学科目制&oldid=52300454
Wikipedia. (t.y.). Higher education in Japan. Erişim: https://en.wikipedia.org/wiki/Higher_education_in_Japan