You are here

Orman Kayıpları Kalıcı Arazi Kullanım Değişikliğiyle Sonuçlanıyor

WRI ve Google Deepmind’dan yeni veriler, küresel ağaç örtüsü kaybının arkasındaki nedenleri benzeri görülmemiş ayrıntılarla ortaya koyuyor.

World Resources Institute (WRI) ve Google DeepMind tarafından yapılan yeni bir analize göre, 2001 ve 2024 yılları arasında küresel düzeyde kaybedilen tüm ormanların üçte biri (%34) büyük ihtimalle kalıcı olduğunu yani bu bölgelerdeki ağaçların doğal olarak yeniden büyümesi pek olası olmadığını ortaya koydu.

Özellikle tropik ormanlarda durumun daha da kritik olduğu belirtiliyor. Orman kaybının genellikle %61’i kalıcı arazi kullanımı değişikliklerine bağlı olarak gerçekleşirken, bu kayıp biyolojik çeşitlilik ve karbon depolama kapasitesi açısından gezegenimizin en önemli ekosistemlerinde büyük bir tahribata yol açıyor.

Araştırmacılar, orman kaybının kalan üçte ikisinin genellikle ağaç kesimi veya orman yangını gibi “geçici” durumlarla bağlantılı olmasına rağmen, yine de kalıcı sonuçları olabileceği konusunda uyarıyorlar. Çünkü tahribata uğramış ormanların iyileşmesi yıllarca sürebilir; üstelik bu iyileşme her zaman tam anlamıyla gerçekleşmeyebilir.

Bu bulgular, gelişmiş yapay zeka modelleri ve uydu görüntüleri kullanılarak, Global Forest Watch, Land & Carbon Lab ve Google DeepMind işbirliğiyle elde edildi. Çalışma, orman kaybının nedenlerini ve bu soruna yönelik çözüm yollarını, yerel, bölgesel ve küresel ölçekte şimdiye kadar görülmemiş bir detay ve kapsamda ortaya koyuyor.

Global Forest Watch, küresel düzeyde ormanların nerede ve ne şekilde değiştiğine dair veriler sunuyor.

WRI’da Araştırma Görevlisi Michelle Sims: “Ormanların nerelerde yok olduğunu uzun zamandır biliyoruz, ancak şimdi nedenini çok daha iyi anlıyoruz. Bu bilgi, kalan ormanları korumak ve zarar görmüş alanları eski haline getirmek için bölgesel, ulusal ve hatta yerel düzeyde daha akıllı ve etkili adımlar atmak için çok önemli” sözleriyle durumu özetledi.

Son analizler, 2001 yılından bu yana dünya genelinde yaşanan ağaç örtüsü kaybının %34’ünün; tarım, madencilik, altyapı ve yerleşim alanlarının genişlemesi gibi kalıcı etkileri olan nedenlerden kaynaklandığını ortaya koyuyor. Bu kalıcı kaybın %95’i ise yalnızca tarımsal faaliyetlerden kaynaklanıyor.

Tropikal birincil yağmur ormanlarında durum daha da kötü bir durumda. Bu ormanlardaki kayıpların %61’i –yaklaşık 50,7 milyon hektar– kalıcı arazi kullanım değişikliklerinden kaynaklanıyor. Bu da neredeyse Tayland’ın yüzölçümüne eşdeğer bir alanın geri döndürülemez şekilde kaybedildiği anlamına geliyor. Bu gerçek, tropikal ormanların ne kadar ciddi bir tehdit altında olduğunu gözler önüne seriyor.

Orman kaybının geri kalan üçte ikisi, tomrukçuluk, orman yangınları, doğal rahatsızlıklar gibi tipik olarak geçici olarak görülen nedenlerden kaynaklansa da, ormanların geri kazanımı kesin değildir. Orman yenilenmesi, arazinin daha sonra nasıl yönetildiğine, ormanın türüne ve karşılaştığı çevresel stresin derecesine bağlıdır.

Yangın nedeniyle yaşanan orman kayıplarının miktarı giderek artıyor.

WRI’da Araştırma Görevlisi Radost Stanimirova, “Ağaçların yeniden büyümesi, ormanların orijinal durumlarına geri döndüğü anlamına gelmez,” dedi. “Bu ormanlar daha az karbon depolayabilir, daha az türe ev sahipliği yapabilir veya gelecekteki hasarlara karşı daha savunmasız hale gelebilir. İklim değişikliği ise yangınlar ve zararlı böcek salgınları gibi birçok doğal olayı daha sık ve daha yoğun hale getiriyor; bu da ormanların toparlanmasını her geçen gün daha da zorlaştırıyor.”

Bu da gösteriyor ki; bir orman yangınından sonra ağaçlar yeniden büyüse bile, o alanın ekolojik işlevleri ve canlı çeşitliliği çoğu zaman eskisi gibi olamıyor.

Her bölgenin orman yangınına sebep olacak kendi dinamikleri var:

Latin Amerika ve Güneydoğu Asya gibi tropikal bölgelerde orman kaybının en önemli nedeni kalıcı tarım olarak öne çıkıyor. Bu bölgelerde ormanların sırasıyla yüzde 73 ve yüzde 66’sı tarım faaliyetleri nedeniyle yok oluyor. Öte yandan, Rusya ve Kuzey Amerika’da orman yangınları ve ağaç kesimi başlıca tahrip sebepleri olarak görülüyor. Avrupa’da ise orman kayıplarının yüzde 91’i kereste hasadından kaynaklanıyor.

Madencilik ve enerji faaliyetleri dünya genelinde orman kaybının yüzde 1’inden azına neden olurken, Peru’nun Madre de Dios bölgesinde bu oran yüzde 28’e kadar yükseliyor. Colorado’da ise iklim kaynaklı böcek salgınları ve doğal afetler, küresel kaybın yüzde 27’sini oluşturmasına rağmen, bölgedeki ağaç kaybının yüzde 1.4’üne sebep oluyor. Bu örnekler, orman kaybının farklı bölgelerde farklı sebeplerle ortaya çıktığını gösteriyor.

Kalıcı orman kaybının yol açtığı etkiler ise oldukça ciddi. Karbon depolamasının azalması, biyolojik çeşitlilik kaybının hızlanması ve su ile gıda güvenliği risklerinin artması, gezegenin karşı karşıya olduğu iklim ve ekolojik krizleri derinleştiriyor. Üstelik geçici kayıplar bile, ormanların toparlanma şekline bağlı olarak uzun vadeli ekosistem tahribatına neden olabiliyor.

Yeni veriler, orman politikalarında önemli bir dönüm noktası olarak değerlendiriliyor. 2030 yılına kadar ormansızlaşmayı durdurma hedeflerine ulaşmak için, orman kaybının yerel sebeplerinin belirlenmesi büyük önem taşıyor.

WRI araştırmacıları, orman kaybını önlemeye yönelik somut ve kanıta dayalı öneriler sunuyor. Yerli ve yerel arazi haklarının güçlendirilmesi, yerel çiftçilerin ihtiyaçlarını dikkate alan politikaların geliştirilmesi, orman yönetimi ve izleme sistemlerinin iyileştirilmesi ile çevre dostu altyapı ve tarım planlamalarının uygulanması bunlar arasında.

Özellikle Avrupa Birliği’nin Ormansızlaşma Yönetmeliği’nin uygulanması ve küçük ölçekli çiftçilerin sürdürülebilir tarım yöntemleriyle desteklenmesi, tarım kaynaklı orman kaybını azaltmada kritik rol oynuyor. Ayrıca orman yangınlarının önlenmesi için bölgeye özgü yangın yönetimi stratejileri ve erken uyarı sistemlerinin kurulması gerekiyor.

Yangınların Sebepleri Farklı, Korumanın Yolu da…

Artan orman yangınları, dünya genelinde ciddi bir tehdit oluşturmaya devam etse de gerekli tedbirlerin alınmasıyla riskler en aza indirgenebilir. Yangınların nedenleri karmaşık ve bölgeden bölgeye farklılık gösterirken, çözüm yolları da giderek daha netleşiyor. Uzmanlara göre, orman yangını riskini tamamen ortadan kaldıracak sihirli bir formül yok; ancak alınabilecek önlemler, yangınları ve etkilerini önemli ölçüde azaltabilir [Bu anlamıyla Türkiye özelinde elektrikte yapılan özelleştirilmeler sonrasında, bakımı yapılmayan elektrik iletim hatlarının yangına neden olduğu vakaların, son birkaç yılın önemli bir tartışma başlığı olduğunu unutmamak gerekir].

İklim değişikliği, orman yangınlarının daha sık ve şiddetli hale gelmesinde belirleyici bir faktör. Yangın-iklim döngüsünü kırmak için, sera gazı emisyonlarının hızlı ve radikal biçimde azaltılması gerekiyor. Bu dönüşüm, enerji, ulaşım, tarım gibi tüm sistemleri kapsayan geniş çaplı bir değişimi zorunlu kılıyor. Uzmanlar, hâlâ zaman varken iklim değişikliğinin en kötü etkilerinin önüne geçilebileceğini ancak bunun için kararlı adımların şart olduğunu vurguluyor.

Yangına eğilimli bölgelerde uygulanacak etkili orman yönetimi stratejileri, yalnızca orman yangını riskini azaltmakla kalmıyor; aynı zamanda karbon emilimini destekliyor, istihdam yaratıyor ve kırsal toplulukların dayanıklılığını artırıyor.

Sonuç olarak uzmanlar, orman yangınlarıyla mücadelenin sadece yangınla değil, aynı zamanda iklim ve arazi kullanımı politikalarıyla da bütüncül olarak ele alınması gerektiğine dikkat çekiyor.

Kaynaklar:

https://www.wri.org/insights/global-trends-forest-fires

https://www.wri.org/news/release-forest-loss-drivers

Top