Project for Public Spaces, Katherine Peinhardt and Nidhi Gulati, 21.02.2019, Türkçesi: Özge Güneş Gürsel
Dünya Sağlık Örgütü’nün Karayolu Güvenliği ile ilgili son raporu karayolu ölüm oranının ardındaki şok edici rakamları ortaya koydu: 2016 yılında 1.35 milyon. Rapor, yayalar ve bisikletliler gibi hassas kullanıcıların küresel karayolu ölümlerinin % 26’sını oluşturduğunu ve düşük gelirli mahallelerin en çok etkilenen bölgeler arasında olduğunu ortaya koydu.
Bu halk sağlığı acil durumu var olmayı sürdürürken bile, sokaklarımızı, günlük tecrübemizi yok eden daha geniş, daha düz ve daha hızlı olacak şekilde tasarlıyoruz. Sokaklarımız için başarı ölçütü olarak motorlu taşıtları önceleyen hizmet seviyesine öncelik verilmesi sonucunda, bu hayati kamusal alanlar ile insan arasındaki bağlantıyı gözden kaçırıyoruz. Trafik akışına odaklanıldığında, sokaklarımızın günlük yaşamın gerçekleştiği yerler olduğunu ve insanlıktan çıktığını unutmak kolaydır. Bu düşüncenin bir sonucu olarak, karayolu güvenliği konusundaki ilerleme, gelişmekte olan ülkelerde ve ABD’nin güney eyaletlerinde de, yol ölümlerinin yıldan yıla artmaya devam ettiği ikazını veriyor.
Karayolu güvenliği salgını ne yazık ki DSÖ raporunda belirtilen ölümlerin ötesine uzanıyor. Bu çerçevede eksik olan, sokaklarında güvende hissetmeyen insanların yüzdesidir. Güvenlik algısı bağlamsaldır ve toplulukların yapılı çevresine büyük ölçüde bağımlıdır. Bir bireyin şehir deneyiminin, cinsiyet gibi, çeşitli karmaşık ve bireysel biçimlerinden etkilenir. Küresel karayolu güvenliği salgını ile yüzleşme, ancak herkes için sokakları iyileştirmeye odaklanan, derinlikli bir topluluk temelli program aracılığıyla gerçekleşebilir. Sokaklarımız daha güvenli olacak (ve hissedecek) şekilde inşa edilene kadar, topluluklarımız karayolu güvenliği krizinde kalacaktır.
Peki insanı akılda tutarak tasarlanmış, düşünceli caddelere nasıl geri dönebiliriz? Ve caddeleri, yürümenin beklendiği ve teşvik edildiği alanlar olarak yeniden çerçeveleyebilir miyiz?
İnsancıl Sokaklar
Sokaklara geçiş yolları olarak bakmak yerine, mekan olarak bakmaya başlarsak, onları oldukça insancıl alanlar olarak görürüz. Ticaret, iş, eğlence ve oyun alanları olan sokaklar, günden güne etkileşime girdiğimiz en temel kamusal alanlardan biridir. Yürümek için güvenli sokaklar, birçoğumuz için yürümenin çocuklukta edinilen ilk becerilerden biri olduğu ve yaşlılıkta bıraktığı son şeylerden biri olduğu göz önüne alındığında, temel bir insan hakkı olarak düşünülmelidir.
Ben Hamilton-Baillie gibi mimarlar bu zorluğu farkederek, aşırı düzenlenmiş ve tasarlanmış sokakların da sorunun bir parçası olduğunu öne sürdüler. Hamilton-Baillie “Standartlaştırılmış işaretler, çizgiler, kameralar, engeller ve istilacı trafik mühendisliği”nden kurtulmayı savunurken modern cadde tasarımında pişmiş olan bazı formalitelerin ve tabelalarını kaldırıyor. Bunun yerine trafik akışı, sürücüler ve yayaların göz temasında bulunması gibi “mikro” sosyal etkileşimler tarafından yönetilebilir. Hamilton-Baillie’nin çalışmaları sokakları, daha dikkatli etkileşimler tasarlayarak, Poynton Köyü ve Sergi Yolu gibi yerlerde değiştirdi. Yeni tasarımlar, sokakları, sürücülerin insanların tuhaf açılardan yürümelerini ve geçmelerini bekleyecek şekilde değiştirdi. Bir başka deyişle; sokaklar, kullanıcılarını gerçek insan davranışları sergilemeye teşvik edebilir. Daha dikkatli caddeler için bir başlangıç olarak bu yaklaşımlara yönelik her yaştan ve kapasiteden kişilerin güvenliğini sağlamak için ayarlamalar yapılması gerekir.
Trafik ışıklarını ve tabelaları ortadan kaldırmaya hazır olmayan şehirlerde bile, sakinler caddeleri daha iyi bir tasarım yoluyla araba trafiği için daraltılmış şerit ve bisiklet şeridi ağlarının genişlemesi gibi temel değişiklikler ile insancıllaştırmaya ihtiyaç duydular. Brezilya’nın Fortaleza kentinde, NACTO GDCI, trafikte ölüm oranlarını azaltmak için park tamponları ve otobüs duraklarına yönelik korumaları olan alanlar ile sokakları güçlendirdi; az kullanılmış park alanlarını ise yaya yolu olarak yeniden işlevlendirdi. Yaya kullanımı ve sokak oyunları gibi algılanan güvenlik de neredeyse anında artış gösterdi. Bu arada, Hailey, Idaho’da kaldırım alanını genişletmek üzere park yerleri üzerinde denemeler yapıyor ve Seattle yaya geçitleri inşa etmede yeni yaklaşımlara öncülük ediyor. Sokaklarımızın tasarlanışından başlayarak, şehirler yayaların ve bisikletlilerin günlük deneyimlerini yeniden şekillendirebilir.
Sokakları insancıllaştırmaya yönelik herhangi bir strateji, sürücüleri güçlendirmeyi de hesaba katmalıdır. Ulaştırma Alternatifleri gibi aktivist gruplar, New York’un okul bölgelerindeki hız kameraları için bir kampanya başlattılar. Politik ızgara kampanyası, hız kameralarının kanıtlanmış başarısı ve gençlerin sokaklardaki kırılganlığına dikkat edilmesi gerektiği konularında önemli bir diyalog başlattı. Politika değişikliği etrafındaki konuşma burada bitmiyor: Nashville gibi şehirler hız sınırlarını saatte 5 mil azaltmayı düşünüyor ki bu hassas kullanıcılar için önemli bir fark.
Mükemmeliyet Değil, İlerleme
New York ve San Francisco gibi şehirler bisiklet yolu altyapısını geliştirme ve hız sınırlarını düşürme konusunda güvenlik iyileştirmeleri gerçekleştirdi. Ancak bu ilerleme mükemmel olmaktan uzak – geçen ay bisikletçi yaralanmaları artış gösterdi; hatta bazıları buna “Kanlı Ocak” demeye başladı. Çözümlere gelirsek, sokakları insan ölçeğinde yeniden tasarlanan beş örnek şehirden söz edebiliriz:
1. Buenos Aires, Arjantin
Arjantin, Buenos Aires’deki La Feria de San Telmo, gayrı resmi cadde kullanımlarından oluşan dünyanın en iyi sokakları için örnek niteliğindedir. Satıcılarla dolu cadde, Plaza Dorrego’ya ve yakındaki çeşitli tarihi yerlere bağlanır.
2. San Antonio, Texas
San Antonio, Teksas’ta Pearl Brewery, yaya odaklı bir alanın merkezi haline geldi. Engelsiz şekilde inşa edilmiş ve çevredeki mahallelere güçlü, yürünebilir bağlantılara sahip. Yiyecek satıcıları için geniş alan, kaldırımlara serpiştirilmiş oyun elemanları ve mekandan tarihe bir bağlantı ile Pearl Brewery, yeme içme için yürünebilir bir yer haline geldi.
3. Union Square, New York City, ABD
New York’un Union Square’i, pazar alanı, geniş oturma alanı ve sıklıkla protesto ve performans için kullanılan açık alanlara sahip eşsiz bir yerdir. 2010’da yapılan cadde yeniden yapılandırma çalışması ile yaya dostu yeni meydanlar yaratıldı ve meydanı çevreleyen çapraz caddelere yol açıldı. Meydanın kenarları etrafına aktivitelerin entegre edilmesi, buranın bisikletçiler ve yayalar için daha güvenli olmasını sağladı. Meydan ve çevresindeki bloklar arasında daha güçlü bağlantılar oluşturuldu.
4. Cenevre, İsviçre
Cenevre gibi şehirler trafik ışıklarını kaldırmaya başladılar. Yerine, durma levhaları gibi alternatif tabelalar yerleştirdiler. Bu şekildeki daha kasıtlı kavşaklar sayesinde, yayalar, bisikletliler ve sürücüler sokakta gezinirken daha dikkatli davranmaya yöneliyor.
5. Amsterdam, Hollanda
Amsterdam’da kavşaklar binlerce bisikletçi ve yayaya sınırlı tabelalarla bile sorunsuz bir şekilde rehberlik edebiliyor. Yapılı çevre, öz-düzenleme için tasarlandı ve bisikletçilerden Amsterdam’ın ünlü caddelerinde birlikte yol almak için beden dili ve görsel ipuçlarını kullanarak birbirlerini gözetmelerini istiyor (TJ Maguire tarafından yakalanan bu kavşakta olduğu gibi).