Özellikle teknoloji alanında yaşanan değişimle birlikte mevcut üretim biçimleri hızlı bir değişime uğramakta ve bu durum bazı meslekleri geçersiz kılarken bazı yeni mesleklerin doğmasını tetiklemektedir. Dünya Ekonomik Forumu’nun geleceğin meslekleri hakkında hazırladığı bir rapor da bu konudaki değişim hakkında bazı veriler sunmaktadır. Aşağıda bu rapor hakkındaki temel bulguları görebilirsiniz. Rapordan özetlediğimiz bazı bilgiler için burayı ve raporun tamamını incelemek için burayı tıklayabilirsiniz.
*
Teknolojik gelişmelerle birlikte; insanlar, makinalar ve algoritmaların yaptığı işler arasındaki çizgi değişmektedir. Bunun sonucunda küresel emek piyasaları da büyük dönüşümlerden geçmektedir. Bu dönüşümler eğer akıllıca yönetilirse, herkes için iyi bir çalışma ortamı ve daha iyi bir yaşam kalitesi sağlayabilir; iyi yönetilmezlerse, beceri boşluklarını, eşitsizliği ve kutuplaşmayı artırabilir.
Dördüncü Sanayi Devrimi’nin ortaya çıkmasıyla; şirketlerin üretim ve tüketim verimliliğini artırmak, yeni pazarlara açılmak ve giderek artan oranda dijital verilerden oluşan küresel bir tüketici tabanı için rekabet etmek amacıyla yeni teknolojiler kullanmak istediklerini ortaya koymuştur. Dördüncü Endüstri Devrimi’nin dönüştürücü potansiyelinden yararlanmak için, iş dünyasının liderleri, bu yeni değişim ve yenilikçilik çağının zorluklarını aşmaya hazırlar ve öyle görünüyor ki kapsamlı bir işgücü stratejisini formüle etmek için sıklıkla bir araya geleceklerdir.
Bu rapor ise işgücü dönüşümlerinin hızlanmasıyla, bu değişimin proaktif yönetimi için fırsat penceresinin hızlı bir şekilde kapanacağını ortaya koyuyor. Bu yüzden şirketler, hükümetler ve işçiler, küresel işgücü piyasası için yeni bir vizyon planlamak ve uygulamak zorundalar.
Raporun temel bulguları şunları içermektedir:
Değişimin etmenleri
Dört spesifik teknolojik gelişme (her yerde yüksek hızlı mobil internet; yapay zeka; veri analitiğinin yaygın olarak benimsenmesi ve bulut teknolojisi) iş büyümesini olumlu yönde etkileyen etmenler olarak 2018–2022 dönemine hakim olacaklar. Bu gelişmeler, ulusal ekonomik büyüme yörüngeleri, eğitimin gelişmesi, orta sınıfların güçlenmesi ve teknolojideki gelişmeler ile kolaylaşan daha yeşil ekonomiye eğilim gibi iş fırsatlarını yönlendiren bir dizi sosyo-ekonomik eğilimle kuşatılmış durumdadırlar.
Teknolojinin benimsenmesinin hızlandırılması
Hızlandırılmış Teknoloji Kullanımı: 2022’ye kadar, bu rapor için araştırılan şirketlerin belirtilen yatırım amaçlarına göre, katılımcıların %85’i kullanıcı veri analizlerini benimseyecektir. Benzer şekilde, şirketlerin büyük çoğunluğunun IoT, bulut ve uygulama üzerinde çalışan pazar alanları gibi teknolojileri benimsemesi olasıdır. Makine öğrenimi ve artırılmış sanal gerçeklik, aynı şekilde dikkate değer bir yatırım olarak şirketlerin dikkatini çekmektedir.
Robotizasyondaki eğilimler
İnsansı robotlar için tahmini kullanım alanları, bu raporda göz önüne alınan 2018-2022 dönemi için sınırlı kalmaktadır. Ticarileştirme alanı ise bir dizi yeni robot teknolojisi benimsenmesiyle önemli hale gelecektir. Robot kullanım oranları sektörlere göre önemli ölçüde farklılaşmaktadır.
Sanayiye bağlı olarak şirketlerin %23 ila %37’si robot kullanımı için yatırım planlamaktadır. Neredeyse her sektörde şirketler sabit robotları benimseme eğilimindedir. Petrol ve gaz endüstrisindeki şirketler tüm robotların aynı şekilde talep edildiğini gösterirken, finans sektörü ise insansı robotların 2022’ye kadar benimseneceğine işaret etmektedir.
Üretim, dağıtım ve değer zincirlerinin değişen coğrafyası
Bu rapor için ankete katılan işverenlerin %59’u değişen değer zincirleriyle beraber üretim ve dağıtım biçimlerinin ciddi ölçüde değişeceğini ve en az yarısı operasyonların coğrafi olarak değişikliğe uğrayacağını beklemektedir. İş yeri kararları alınırken, şirketler, öncelikli olarak yetenekli yerel işgücü potansiyelini düşünmektedir. Ankete katılan katılımcıların %74’ü bu faktörü temel olarak dikkate aldığını belirtmiştir. Buna karşılık, şirketlerin %64’ü işçi maliyetlerini temel endişeleri olarak belirtmiştir. Yerel çalışma yasalarının esnekliği, hammaddelerin yakınlığı gibi bir dizi faktör ise daha düşük öneme sahip olarak değerlendirilmiştir.
Değişen istihdam türleri
Şirketlerin yaklaşık %50’si, bugünkü çalışanlarının iş profillerine dayanarak, otomasyon sistemlerinin 2022 yılına kadar tam zamanlı işgücünde bir miktar azalmaya yol açmasını beklemektedirler. Bununla beraber %38’i işgücünün üretkenliği artıran bir rol alacağını beklemektedir. %25’den fazlası ise otomasyonun, işletmelerinde yeni rollerin yaratılmasına yol açmasını beklemektedir. Ayrıca şirketler, fiziksel ofisler yerine uzaktan personel istihdamını ve operasyonların merkezden uzaklaşmasını ön plana çıkarmaktadır.
Mevcut görevler içinde yeni bir insan-makine sınırı
Şirketler, 2018 ve 2022 yılları arasında mevcut iş akışlarında, insanlar ve makineler arasındaki oranda önemli bir değişiklik olacağını düşünmektedir. 2018’de, 12 endüstrideki toplam görev sürelerinin ortalama %71’i insanlar tarafından %29’u ise makineler tarafından gerçekleştirilmektedir. 2022’ye gelindiğinde bu ortalamanın %58 insanlar ve %42 makinalar olarak değişeceği beklenmektedir. 2018’de bir işin tamamen bir makine veya algoritma tarafından gerçekleştirildiği görülmemektedir. 2022’ye gelindiğinde ise bu tablo değişerek, makine ve algoritmaların belirli görevler bağlamında etkinliğini artırarak ortalama %57 pay sahibi olacağı tahmin edilmektedir. Şimdiye kadar ağırlıklı olarak insan odaklı olan görevler dahi gelecekte otomasyona dönecektir. Bugün makinelerin akıl yürütme, karar verme, yönetme, iş ile ilgili bilgi görevlerini yerine getirme ve alma konularında payı artmaktadır.
İşler için net ve olumlu bir görüş
2022 yılına kadar tüm sektörlerde, gelişmekte olan mesleklerdeki büyüme, şirket içindeki toplam çalışanların istihdam paylarını %16’dan %27’ye artırmaya, diğer yandan da azalan rollerin istihdam payını düşürmeye kararlı gözükmektedir. Bugünkü temel sektörlerin yaklaşık yarısı 2022’ye kadar sabit kalacaktır. Toplamda 15 milyonu aşkın çalışanı temsil eden ve ankete katılan şirketler grubunda mevcut tahminler, 0,98 milyon işin azalması ve 1,74 milyon iş kazancını gösterir. Küresel (tarım dışı) işgücündeki büyük firmalar tarafından istihdam edilenler arasında bu eğilimler, 2022’ye kadarki dönemde yaşanabilecek işten çıkarma durumları için tahmin edilebilirlik sağlamaktadır. Örneğin insanlar ve makineler arasındaki işbölümünde bir değişimle, 75 milyon iş için 133 milyon yeni rol ortaya çıkabileceği tahmin edilmektedir. Bu tahminler ve bunların arkasındaki varsayımlar küresel ölçekte bir istihdam alt kümesini temsil etmektedir. Bu nedenle de emeğin değişimi ve otomasyona geçişi kolaylaştırmak için yerine getirilmesi gereken uyum stratejilerinin çeşitliliğinin vurgulanmasında faydalıdırlar ve işgücü değişiminin iki temel noktasını göstermektedir: 1) otomasyona uğramış veya önemsiz hale gelmiş iş kollarındaki büyük ölçekli düşüş, 2) yeni teknolojilerin benimsenmesiyle gelişmiş yeni ürün ve servislerdeki büyük ölçekli artış.
Büyüyen beceri dengesizliği
İş modellerini bozan veya değiştiren yeni teknolojiler ve eğilimler dalgası ile işçiler ve makineler arasında değişen iş bölümü göz önüne alındığında, bu rapor için araştırılan işverenlerin büyük çoğunluğu, 2022 yılına kadar, çoğu işi gerçekleştirmek için gereken becerilerin önemli ölçüde değişeceğini düşünmektedir. Küresel ortalama beceri istikrarının, gelecekte değişmesi beklenmeyen bir işi gerçekleştirmek için gereken temel becerilere oranının yaklaşık %58 olması beklenmektedir. Bu da 2018–2022 dönemi boyunca gerekli işgücü becerilerinde ortalama %42’lik bir kayma anlamına gelmektedir.
Yeniden Öğrenme Zorluğu
2022’ye kadar tüm çalışanların %54’ünden fazlası için yeteneklerini ve kendilerini geliştirme zorunluluğu oluşacaktır. Bunlardan yaklaşık %35’inin altı aya kadar ek eğitime ihtiyaç duyması beklenirken, %9’unun 6 ila 12 ay arasında, %10’unun ise bir yıldan fazla ek beceri eğitimi alması beklenmektedir. 2022’ye kadar öne çıkması tahmin edilen beceriler, analitik düşünme ve inovasyon yeteneği ile aktif öğrenme stratejilerini içermektedir. Teknoloji tasarımı ve programlama gibi becerilerin artan önemi, bu rapor için araştırılan işverenler tarafından belirlenen çeşitli teknolojik yeterlilikler konusunda yeniden vurgulanmıştır. Yeni teknolojilerdeki yeterlilik, 2022 beceri denkleminin sadece bir parçasıdır. Ancak yaratıcılık, özgünlük ve inisiyatif alabilme, eleştirel düşünme, ikna ve müzakere gibi temel beceriler aynı şekilde değerlerini koruyacak veya önemleri artacaktır.
Beceri eksikliklerin giderilmesi için mevcut stratejiler
Şirketler, yeni teknolojilerin benimsenmesiyle genişleyen beceri boşluklarını yönetmek için üç stratejiyi vurgulamaktadır: Yeni teknolojilerle ilgili becerilere sahip kalıcı personel işe almak, tam otomasyona geçebilmek ve mevcut çalışanları yeniden eğitmek. Yeni kalifiye personelin ilgili becerilere sahip olma olasılığı, halihazırda bulunan personelin yeni gelişen sisteme ayak uydurabilme ve gereken becerileri öğrenebilme olasılığının neredeyse iki katıdır. Şirketlerin yaklaşık dörtte biri mevcut çalışanların yeniden eğitilmesinin peşinden gitme konusunda kararsız veya isteksizdir. Buna rağmen şirketlerin üçte ikisi işçilerin değişen işlerinin seyrinde becerilerini geliştirmesini beklemektedir.
Yeni teknoloji, iş ve beceriler arasında karmaşık geri bildirim döngüleri vardır. Yeni teknolojiler, iş büyümesi, iş yaratma ve uzmanlık becerileri taleplerini sürdürebilseler de tüm rolleri belirli görevler eskidiğinde veya otomatik hale geldiklerinde değiştirebilirler. Hem çalışanlar hem de kuruluşların liderleri arasındaki beceri boşlukları, bazı durumlarda otomasyona yönelik eğilimleri hızlandırabilir. Ancak bu, yeni teknolojilerin benimsenmesinin önünde engeller oluşturabilir ve bu nedenle de iş büyümesini engelleyebilir. Bu raporun bulguları kapsamlı bir “güçlendirme stratejisi” gerekliliğini ortaya koymaktadır. Bu, işletmelerin, bazı iş görevlerinin otomasyonlarını, insan işgücülerinin karşılaştırmalı güçlü yönlerini tamamlayıcı ve geliştirici bir şekilde kullanmaya çalıştıkları ve sonuçta çalışanların tüm potansiyellerini genişletmelerine olanak sağlayacak ve güçlendirecek bir yaklaşım olmalıdır. Güçlendirme stratejisi, çoğu zaman teknolojinin tamamlayıcısı olan insan işçiler tarafından gerçekleştirilebilecek değer yaratan faaliyetlerin daha geniş ufuklarını hesaba katmaktadır.
Ancak, bu olumlu vizyonun kilidini açabilmek için, işçilerin gelecekteki çalışma koşullarına yönelik gelişmelerini sağlayacak uygun becerilere ve yaşamları boyu sürekli eğitime devam etme becerisine sahip olmaları gerekecektir. Şirket içi bir yaşam boyu öğrenme sistemi oluşturmak, insan sermayesine yatırım yapmak ve diğer paydaşlarla birlikte işgücü stratejisi üzerinde işbirliği yapmak, şirketlerin orta ve uzun vadeli büyümeleri için kritik öneme sahiptir. Aynı zamanda, topluma ve sosyal istikrara önemli katkılar sağlayacaktır. Günümüz işlerinin rutinlerinden ve sınırlarından yeni, daha önce hayal edilemeyen geleceklere kaydıkça, işçilerin bir parçası olarak, kıvrak bir öğrenme biçimine de ihtiyaç duyulacaktır. Son olarak, politikacılar, düzenleyiciler ve eğitimciler, yerinden edilmiş kişilere becerilerini yeniden kullanmalarını öğretmek, yeni beceriler kazandırmak ve aktif öğrenme bilincini aşılamak için yeni eğitim sistemleri geliştirerek insanların gelişiminde önemli bir rol oynamalıdırlar.