İsveç’teki Haninge bölgesel yönetimi, Haninge’deki Eskil Park’ın düzenlenmesi için bölgede yaşayan yurttaşlarla birlikte katılımcı bütçeleme uygulaması gerçekleştirdi. Haninge Belediyesi’nin gerçekleştirdiği park projesinin amacı Eskil Park’ı “yaşayan bir buluşma mekanına” dönüştürmek ve katılımcı bütçeleme ve e-diyalog gibi yeni yöntemleri denemek şeklinde tanımlanmıştı. Haninge dışında yaşayan insanlar da dahil, herkesin katılımına açık bir proje olarak yürütüldü ve farklı hedef gruplardan insanların katılımı gözetildi. Yurttaşlara ulaşmak için web sitesi, broşürler ve yerel etkinlikler düzenlendi.
Participedia uluslar arası katılımcılık portalında bütçelemeye dayalı bu katılımcılık örneği aşağıdaki gibi aktarılıyor:
“Yurttaş bütçesi” tanımı 1980’lerden bu yana kullanılmaktadır. Bu konudaki ilk proje Brezilya’da, yolsuzluğun muazzam seviyelere ulaşmasına karşılık olarak gerçekleştirildi. Avrupa’da da, yurttaşların siyasetçilere karşı duyduğu güvensizlikle birlikte 1990’lar boyunca bu konuda bazı yöntemler geliştirildi.
İsveç Yerel Yönetim ve Bölgeler Birliği (SKL) 2008 yılında kuruldu. SKL, yurttaş katılımlı bütçelerle yurttaşlarla yönetimler arasındaki diyalog geliştirmek isteyen bölge yönetimlerinden oluşan bir ağ. Bu ağın amacı, pratik uygulamalarla kendini geliştirmek ve yurttaşların kendi yerellerinde katılım sağlaması ve sorumluluk almasını sağlamak için bütçeleme yöntemlerini denemek şeklinde tanımlandı. Yurttaş bütçesinin arkasındaki fikir, yurttaşları aynı zamanda kaynakların önceliklendirilmesi konusuna da dahil etmek ve yurttaşların ihtiyaçlarını göz önünde bulundurarak uygulamaları daha etkin kılmak şeklindeydi.
Eskil Park projesinin amacı, yurttaşları karar alma sürecine dahil olma konusunda teşvik etmek olarak belirlendi. Haninge, İsveç’in böyle bir projeyi uygulayan ilk bölgesi. Diğer ülkelerde daha önce uygulanmış olan buna benzer projelerden gözlemlediğimiz kadarıyla, yurttaşlarla iletişim halinde olmak, yurttaşların yönetim tarafından öncelik verilen çalışmaları anlamaları ve bu çalışmaları desteklemeleri için fırsat yaratan bir şey. Yurttaşların diyaloğa katılması, yönetimin çalışmalarıyla yurttaşların ihtiyaçları arasında karşılıklı uyumun sağlanması anlamına da geliyor.
Projenin hedef grubu, Haninge bölgesinde yaşayan yurttaşlar olarak belirlendi ve yaş veya cinsiyet konusunda herhangi bir ayrım yapılmadı. Ayrılan bütçeyle nasıl bir yatırım yapılacağı konusunda yurttaşlara önerilerini sunma fırsatı verildi. Bu fırsat aynı zamanda yurttaş olmayan insanlara da tanındı. Projenin devam ettiği süre boyunca, topluluk içindeki gençlerin ve sivil toplumun katılımı için özel bir çaba da sarf edildi.
Yurttaşların bir araya geldiği bir etkinlik esnasında bazı yurttaşlar iletişim bilgilerini bıraktı. Bu kişilerle daha sonra iletişime geçilerek, projenin sonunda bir anket çalışması gerçekleştirildi. İletişime geçilen kişiler arasından 11’i kadın ve 9’u erkek olmak üzere 20 kişi anket sorularını yanıtladı. Yaşını belirten 17 kişi arasında, 25 yaşın altında 3 kişi, 25-40 yaş arası üç kişi, 40-60 yaş arası yedi kişi ve 60 yaş üzeri beş kişi bulunuyordu. 22 kişiden yedisi, bir derneğin parçası olduğunu belirtti. Anket esnasında katılımcılara daha önce toplum için herhangi bir faaliyette bulunup bulunmadıkları soruldu ve on bir kişi böyle bir deneyimlerinin olmadığını belirtti.
Eskil Park Projesinin amacı, katılımcı bütçeleme yoluyla, İsveçli yurttaşların kendi yereline müdahil olabileceği bir biçimde, yeni bir yerel demokrasinin yolunu açmak olarak belirlendi. Bu örnek, katılımcı sayısı düşük de olsa, insanların, herhangi bir proje hakkında detaylı olarak bilgilendirildiklerinde katılma iradesini gösterdiklerini ortaya koyuyor. Sonuç itibariyle, öneri ve fikirlerini katabildikleri ve bunların proje yönetimine iletilebildiği ölçüde mesele o yerde yaşayan insanlar için kişisel bir konu haline geliyor.
Bu örnekte birkaç varsayım ortaya çıkıyor: insanlar katılım göstermek istiyor ancak bunu nerede ve ne şekilde yapacaklarını bilmiyorlar çünkü yeterince bilgilendirilmiyorlar. Proje yöneticisi böyle bir sorunun varlığının farkındaydı ve bu vesileyle gerekli bilgilerin kamusal alanlarda ve internet üzerinden sağlanabilmesi için bir bütçe ayrıldı ve bu sayede yurttaşlar proje hakkında bilgi sahibi olabildiler. Daha fazla bilgi alabilmeleri, yurttaşları katılıma teşvik eden bir unsur oldu. Varsayımlardan bir diğeri de, yurttaşların tartışıp fikirlerini ifade edebilecekleri bir platformun varlığının da olumlu sonuçlar vermiş olması. Bu nedenle, katılımcı bütçe yöntemi yurttaşlar arasında çoğu zaman tercih edilen bir şey. Ancak bu örnek projenin, herkesi bilgilendirmek için yeterli zamanın olmaması gibi kendine has kısıtlamaları bulunuyordu. Yurttaşların dahli de, projenin tüm yönlerini tartışmak için yeterli düzeyde değildi, zira yalnızca tek bir toplantı yapıldı ve daha sonra katılımcılardan görüş ve önerilerini internet yoluyla göndermeleri istendi. Bu yöntem her ne kadar yeni de olsa ve baaşrılı bir proje uygulaması için biçok zorluklar içeriyorduysa da, sonuçları bu nitelikteki başka projelerin ileride aynı yöntemle uygulanmasını teşvik etme insanlarda süreçlere katılma yönünde politik irade yaratma konusunda yeterli oldu.
Pateman gibi akademisyenler, demokrasinin herhangi bir ayrım olmaksızın herkesi süreçlere dahil etmesi ve halkın siyasi gündemlere katılmasına olanak vermesi gerektiğini ileri sürer. Katılımcı bütçeleme yöntemi, Pateman’ın yerel düzeyde katılımcılığın proje ve gündemlere verimlilik ve fizibilite kazandırdığı şeklindeki argümanını desteklemektedir. İnsanların bir araya geldiği bu tür toplantılarda, yurttaşlar bir mekanda bir araya gelerek belli başlıklar altında gruplar oluşturulur ancak bu yöntem, gruplardaki baskın karakterli kişilerin kendi görüşnü gruba dayatabildiği yönünde eleştirilir. Bu nedenle gruplarda tek taraflı sonuçların çıkma ihtimali bulunabilir.
Diğer yandan, Schumpeter’e göre de, politik konularla ilgili bilgisi ve üniversite derecesi olan uzmanların karar vermesi gerekir. Schumpeter’e göre insanlar günlük yaşamlarında politikayla ilgilenmezler ve bu nedenle de toplumun kalanı için neyin iyi olduğuna uzmanlar karar vermelidir çünkü sorunların tüm boyutlarına ve açılarına uzmanlar hakimdir ve bilgi birikimi ve uzmanlıklarına dayalı olarak en iyi yargılara onlar varabilir. Schumpeter’in bu savı da, katılımcı olmaması nedeniyle eleştirilmektedir.
Kaynak: Participedia