You are here

“Çocuklar, mahallelerinin sokaklarında, oyun oynama hakkına sahip olmalıdır”

Sosyal ve ekonomik coğrafya alanında akademik çalışma yürüten ve mekânsal adalet temasına odaklanan Alison Stenning geçtiğimiz ay yayımlanan makalesinde “gri alanlar” meselesini ele aldı. Özellikle oyunun, sokaklarla ve sokaklardaki insanlarla olan maddi ve duygusal gündelik ilişkileri üzerine araştırmalar yapan Stenning; oyunun gündelik mekânlarda yaşanan ilişkilerin erozyonuna meydan okuma potansiyeli taşıdığını düşünüyor.

2025 yılının Temmuz ayında, İngiliz Belediye Meclisi’nde görevli bir mahalle görevlisinin yazdığı bir mektup sosyal medyada gündem oldu. Mektupta şöyle yazıyordu:

“Ana cadde ve sokaklarda top oynayan küçük çocuklar hakkında şikâyetler aldık. Bu, araçlara ve mülklere zarar verebilir. Çocuğunuz yolda top oynuyorsa, lütfen onunla konuşun ve bunu yapmasını engelleyin. Çocukların yollarda oynaması güvenli değildir. Ayrıca, sokaktaki diğer sakinleri de rahatsız etmektedir. Çocukların güvenle oynayabilecekleri birçok yerel park vardır… Lütfen bunları kullanın.”

Bu mektup, çocukların sokaklarda oyun oynama hakkı konusundaki tartışmaların tam da özüne değiniyor. Mektup, daha önce sosyal alanlar olarak görülen sokakların, günümüzde arabalar tarafından ele geçirilmiş olduğu gerçeğini görmezden geliyor. Aslında, sürücülerin sokak alanlarının birincil –veya tek – meşru kullanıcıları olarak görülmesi, yalnızca son birkaç on yılda ortaya çıkmış bir durum.

Mektup, çocukların yetişkinler olmadan oyun alanlarına erişebilmeleri olasılığını göz ardı ederek, çocukların belirlenen oyun alanlarına “götürülmeleri” gerektiğini varsayıyor. Son olarak, parklar ve diğer yeşil alanların sadece belirli türden oyunlara imkân tanıdığını ve çocukların sadece top oyunları, salıncaklar ve kaydıraklar değil, çeşitli oyun türleri için çeşitli alanlara ihtiyaç duyduklarını ve bunu hak ettiklerini kabul etmiyor.

100 yılı aşkın bir süredir [yazar burada yan sayfadaki kitaba atıf yapıyor] yerel gazetelere, belediyelere ve ebeveynlere yönelik, çocukların sokaklarda oynamasını engellemeye çalışan bu tür şikâyetler getirilir. Bu şikayetler, esasta şu sorunu tartışmaya açmaktadır: Çocuklar sadece belirlenmiş, genellikle yeşil alanlarda mı oynamalı, yoksa mahallelerinde, sokak, otopark, arka sokaklar ve kaldırımlar gibi “gri alanlarda” da oynayabilmeli mi?

Gri alanlar kavramı, hem kentsel çevrenin renklerini hem de kentsel alanın belirsizliğini ve sınırlılığını ifade eder.

Hem oyun sokakları hem de mahalle oyunlarının daha geniş coğrafyaları üzerine yaptığım araştırmalar sonucunda, çocuk oyunları için gri alanların özel değerini vurgulayan sonuçlara ulaştım. Dolayısıyla ben, yeşil alanların ısrarla teşvik edilmesine rağmen, ben gri alanlarda oyun oynamayı savunuyorum.

Sokaklar ve otoparklar, kaldırımlar ve arka sokaklar gibi diğer “gri” alanlar, tarihsel olarak, oyun parklarının ortaya çıkmasından önce ve sonra, çocukların ağırlıklı olarak oynadıkları yerler olmuştur. Bunlar aynı zamanda, koşullar uygun olduğunda çocukların oynamayı tercih ettikleri alanlardır.
Bu alanlar, dünyanın her yerindeki çocuklar için en erişilebilir alanlar olmaya devam etmektedir. Bu durum, özellikle yoksulluk, ırkçılık ve çevresel adaletsizlik gibi kesişen dezavantajlarla karşı karşıya olan mahallelerde yaşayan çocuklar için geçerlidir.

Araştırmam, gri alanda oyun oynamanın bir dizi özel ve değerli özelliğini öne çıkarıyor:

  • Oynanabilir gri alanlar çocukların evlerinin yakınında olduğunda, çocuklar bu alanlara daha kolay gelip gidebilirler. İç mekân oyuncaklarını ve diğer oyun ekipmanlarını dış mekân oyunlarına getirebilirler. Bu, yetişkinlerin uzaktan gözetim yapmasına olanak tanır ve ev işleri, ödevler ve planlanmış yükümlülükler arasındaki kısa zaman dilimlerini en iyi şekilde değerlendirme fırsatı sunar.
  • Sokaklarda ve mahallelerde gri alanlarda oyun oynamak, çocukların her yaştan komşularıyla ilişki kurmasına olanak tanır.
  • Gri alanların şekli – eğimler, bordürler, çıkıntılar, duvarlar, çukurlar, sokak lambaları, yabani otlar, su birikintileri, çitler, bitkiler, tümsekler ve yüzeyler – çok çeşitli oyun ortamları sunar. Grialanlar, genellikle iç veya dış mekânlarda belirlenmiş oyun alanlarından daha fazlasını sunar.
  • Çocuklar, bu kentsel gri alanlarda oynayarak oyun oynama haklarını ve şehre ait olma haklarını kullanırlar. Bu oyun, mahalleleriyle olan bağlarını, aidiyet duygularını ve kapılarının önündeki alanları kullanma haklarını güçlendirme potansiyeline sahiptir.
  • Çocukların oyunları gri alanları da canlandırır. Oyuncaklar, tebeşirler ve renkli bedenler aracılığıyla, hem bulundukları ortama gerçek anlamda renk katarlar, hem de hayat, duygu ve katılım getirirler.
  • Gri alanda oyun oynama olasılığı ve bununla ilgili zorluklar, kapı önü alanlarına erişimdeki eşitsizlikler hakkında daha geniş yerel tartışmalar başlatabilir; sosyal, mekânsal ve çevresel adalet konularını gündeme getirebilir.
  • Gri alanlarda oyun oynamayı değer vermez ve mümkün kılmazsak, sadece çeşitli ve erişilebilir oyun fırsatları sunan değil, aynı zamanda değerli biletişim ve bakım alanları potansiyeli de sunan alanları görmezden gelir ve değersizleştiririz. Çocukların oyun oynaması için yeşil alanların tek başına değer verilmesi, çocuklara, çocukluğa ve oyuna ilişkin belirli fikirlere dayanır. Bu, siyasi ve mali ilgiyi kentsel oyunların günlük alanlarından uzaklaştırır.
Top