Emily Bradger, City Lab, (Türkçesi: Şilan Koyuncu)
San Francisco Planlama ve Kentsel Araştırmalar Derneği’nin eski bir sergisi, yaşamımızın nasıl değiştiğini gösteren karmaşık fikirlerin basit görselleştirmelerini sergiliyor.
Le Corbusier planını kağıt üzerine aktarmasaydı belki de bu kadar güçlü bir plana sahip olmayabilirdi. Fransız modernist mimar, işçilerin sokakların yukarısında yeşille çevrili ve fabrikalarından uzakta yaşayabilecekleri ‘parkta kuleler’ inşa ederek kirletilmiş sanayi şehirlerini yenilemek istiyordu. Onun Fikri 1930’lar için fazlasıyla radikaldi ve onun diyagramları hayal gücünü gerçekten yakalamıştı.
San Francisco Planlama ve Kentsel Araştırmalar Derneği’nin kamusal alan ve kentsel tasarım program yöneticisi Benjamin Grant, Le Corbusie’in fikirlerinin herkesi heyecanlandırdığını ve farklı hissettirdiğini söylüyor ve ekliyor: “Bu kadar zor bir fikrin böylesine ilginç çizimleri vardı.”
Grant ve San Francisco Planlama ve Kentsel Araştırmalar Derneği yeni bir sergi düzenlemeye başladıklarında Le Corbusier’in Ville Radieuse [Radiant City] için olan ikonik planı onlar için bariz bir seçim oldu. Le Corbusier’in düzenli “parktaki kuleler” tasarısı yıllar boyunca birçok planlamacıyı etkiledi. Bu çalışmadaki bazı diyagramlar ise biraz daha şaşırtıcı.
Serginin başlığı –Grand Reductions– basit çizimlerin, karmaşık fikirleri kapsama gücü olduğunu öne sürüyor. Bu sebepten ötürü mimarlar, planlamacılar ve idealistler tarafından nesillerce yeniden keşfedilen anlaşılması güç organizma, yani şehir, her zaman bu ortama uygun olmuştur. Kentsel bağlamda, diyagramlar tam anlamıyla güçlü olabilirler çünkü, arazi kullanımı ve tasarımla ilgili ciddi sorunları, kolaylıkla gösterebilirler. Fakat Le Corbusie’nin planında olduğu gibi şehirlerin sorunlarını fazlasıyla basite de indirgeyebilirler. Özcesi, bu 10 diyagram son derece etkili olmuştur, tabi her zaman iyi yönde değil.
Grant, diyagramların her iki yolu da kesebileceğini söylüyor: Ya fazlasıyla karmaşık bir meseleyi gerçekten ele almanın ve çözümün nazik bir iletişimini bize sağlamanın en iyi saflaştırmasını yapabilir ya da gerçekte karmaşıklık gerektiren bir şeyi yapay olarak sıradanlaştırabilir. Yıllar geçtikçe, bu çizimlerden bazıları tam anlamıyla yerini alırken diğerleri yüksek ihtimalle şehrinizin favori mekanlarının altında yatıyor. Ayrıca Grant şunu da ekliyor, “diyagramı bilmiyor olsanız bile, diyagramdan esinlenilmiş yerleri biliyor olabilirsiniz.”
-
Ebenezer Howard’ın Garden City’si
Bu diyagram Howard’ın 1903 tarihli kitabı “Garden Cities of To-Morrow”da yayınlandı. Howard yeni yüzyılın başlarında aşırı kalabalıklaşmış ve kirlenmiş sanayi şehirlerine bir alternatif tasarlamak istiyordu ve çözümü, kalıcı bir yeşil alana kanallar ve transit yollarla bağlı, her biri 32.000 kişilik görece daha küçük “bahçe şehirler”inde buldu . Tasarısı kentsel gecekondu mahallelerine hem şehir hem de ülke hayatının en iyisini vermek amacıyla geniş ve açık bir alan içeriyordu. Yukarıdaki diyagramı Howard “A Group of Smokeless, Slumless Cities”yani bir grup dumansız gecekondulaşmadan uzak şehirler olarak nitelendirdi.
-
Le Corbusier’in Radiant City’si
Le Corbusier, kentsel kirlilik ve kalabalık konusundaki aynı sorunlar için çözüm yolu bulmaya çalışıyordu. “Towers in the Park” olarak da bilinen bu plan yeşil alanlarla çevrili çok katlı binalar amaçlıyordu. Her bir bina günümüz planlamacılarının alaylı bir şekilde “süper bloklar” olarak adlandırdığı bir plan üzerine kuruldu ve plandaki boşluk farklı kullanım alanları arasında açık bir şekilde belirtildi (Diyagramda konutlar, iş merkezi, fabrikalar ve depolar bunu içermektedir). Le Corbusier’in fikirleri daha sonra kentsel dönüşüm döneminde ABD’deki toplu konut projelerinin tasarımında tekrar ortaya çıktı.
Yukarıdaki görüntü inşa edildikten sonra sadece 18 yıl var olmuş St. Louis’deki meşhur Pruitt-Loge konut projesidir.
-
Frank Lloyd Wright’ın Broadacre City’si
Amerika’nın 1785 yılındaki Arazi Yönetmeliği, Ohio’nun iç batı bölgesindeki birçok karışık kısımları 6 kilometrelik düzgün karesel alanlara böldü (Thomas Jefferson’ın öngördüğü tarım ve toprak sahibi bir ülke için her bir kasabaya 36 mil kare parsel ayrıldı). Eğer bir gün Midwest’e yolculuk ederseniz, mükemmel dik yollarda ve kare çiftliklerde onun etkisini görebilirsiniz. Frank Lloyd Eright bu kırsal karelerin geometrisiyle her bir ailenin kendi arazisinde yaşama ütopyasını bir adım daha ileri götürdü. Ona göre, bu tür bir yoğunluk, başta banliyöler olmak üzere tüm ülkeye yayılacaktı.
-
The Street Grid
Basit ve rasyonel sokak ağı, yüzyıllardan beri planlamacılar için varsayılan bir seçenek olmuştur. 1811’deki Manhattan Planı adanın geri kalanı için daha güçlü ve sıkı bir sokak ağı oluşturmaya çalıştı. Yıllar sonra San Francisco’da aynı harita şehrin sahil şeridi ve topografyası göz ardı edilerek tekrar yapıldı.
-
The Megaregion
Planlamacılar, bugün fazlasıyla konuşulan ulaşım, ekonomi ve çevreyle ilgili sorunları sadece kent ve topluluk çerçevesinde değil, birden çok metropolün birbirleriyle bağlı olduğu tüm yerlerde de tartışmak istiyor. Ancak “megaregion” yeni bir kavram değil. Jean Gottman’ın Megalopolis kitabında geçen yukarıdaki 1961 yılına ait harita, Washington DC’den Boston’a dek kesintisin devam eden Kuzeydoğu bölgesini gösteriyor.
-
The Transect
Transect, planlamacılar tarafından doğal bitki örtüsünü çoklu kullanımlara bölmek için kullanılan görsel bir araçtır. Andres Duany tarafından oluşturulan yukarıdaki diyagram doğa ile yoğun şehir bölgeleri arasındaki kırsal ve kentsel geçişi temsil ediyor ve Yeni Şehirciler arasında fazlasıyla popüler bir çerçeve haline geliyor.
-
The Setback Principle
20.yüzyılın başlarında şehirler gökdelenlerle dolmaya başlayınca planlamacılar ilgilerini cadde düzeyindeki mahallelerin alan ve izdüşümünden göklere kadar uzanan binaların hacmine çevirdiler.1916 yılındaki yeni New York imar yasalarına göre evler olduklarından daha kısa olmalıydı böylece günışığından daha fazla sokaklara ulaşabilecekti.
Yukarıdaki fotoğraf şehirlerin nasıl bu şekilde değiştiğini gösteriyor.
-
The Nolli Map
1748 yılına ait bu Roma haritası, Giambattista Nolli tarafından yaratıldı. Günümüzde fazlasıyla olağanüstü bir özellik taşımıyor olabilir, ancak Nolli’nin haritası, şu an için fazlasıyla yaygın olan tek bir odak noktası olmaksızın bütün şehirleri yukarıdan tasvir edebilecek şekilde bir diyagram kurmuştur (Her bir blok sanki kartograf doğrudan üstteymiş gibi görünüyor ). Ortaya çıkan görüntü ise kentin sokak ağlarını ve gelişim örüntülerini ön plana çıkarmaktadır.
-
Psychogeography
1950’lerden gelen “sitüasyonist” [durumcu] yaklaşımdan etkilenen sanatçılar ve mimarlar şehri baştan aşağı tasarlayan mimarlardan ve planlamacılardan değil, gerçekten o şehirde bulunan insanlar tarafından tecrübe edilmiş olan şehri ele geçirmeye çalışıyorlardı (Aynı zamanda modern kentsel dönüşüme de karşıydılar). Yaklaşımları; baştan aşağı vatandaşlık deneyimini ve girdisini, planlamada yeni ve önemli bir vurgu yapmalarına yardımcı oldu. 1961 tarihli bu harita Boston kentini en unutulmaz yerlerini gözler önüne seriyor. Ayrıca bu yaklaşım günümüzde sıklıkla kullanılan Twitter trafiği, FourSquare yer bildirimleri ve bikeshare gibi aynı gelenekten gelen uygulamalarda da kullanılmaktadır.
-
The Hockey Stick
Bu diyagramı şehir planlamasıyla çok da ilgisi olmayan birçok farklı alanda görmüşsünüzdür. İklim bilimcisi Michael Mann’in bu meşhur grafiği, Sanayi Devrimi’nden bu yana Kuzey Yarıküredeki sıcaklıklarda meydana gelen artışı gösteriyor. San Francisco Planlama ve Kentsel Araştırmalar Derneği “akıllı büyüme” ve iklim değişikliği arasındaki farkın önemini vurgulamak için sergiyi bu diyagramla sonlandırdı. Bu diyagramın 21. yüzyıldaki planlamanın gerçek bir anlatısı oluğunu söyleyen Grant, kentlerin şekli, yerleşim düzeni ve ilkim etkisi arasında bağlantı olduğu fikrinin çok güçlü olduğunu ve diğer birçok fikrin bu anlatının içinde yer aldığını cümlelerine ekledi.
Kaynak: City Lab