You are here

Şehirlerin Uzak Geleceği Hakkında Konuşmalıyız

CityLab, Longpath / Çeviri: Muzaffer Yunus Aydın

Ezberden okur gibi, insanlık tarihinde ilk defa nüfusun çoğunluğunun şehirlerde yaşadığı gerçeğini hatırlatmak artık neredeyse bir klişe haline geldi. Ancak sadece nadiren bu köklü değişimin yarattığı zorlukları ve fırsatları araştırıyoruz. Peki, kent tarihinin geldiği bu kritik noktada, şehirlerimizin uzak geleceği hakkında ne öngörüyoruz? Elimizde bulunan olanakları, inandığımız geleceği şekillendirmek için nasıl kullandık ve kullanacağız?

Kentsel mekânı yeniden sorgulamamızı ve anlamlandırmamızı sağlayacak olan soruları sormamızın zamanı gelmiştir. Bu amaçla, uzun vadeli düşünce ve davranış sistemlerini teşvik etmeye odaklanan bir girişim olan Longpath, günümüzün önde gelen kentçilerinden bazılarını, kentlerin geleceği hakkındaki araştırma alanlarımızı genişletmek ve olası senaryolara göz atmak için bir araya getirdi.

Aşağıda, Longpath’in bazı belediye başkanları ve düşünürler ile yaptığı röportajlardan alıntılar bulunmaktadır.

Longpath: Albert Einstein’ın ünlü deyişinde olduğu gibi “Sorunlarımızı, onları yaratırken kullandığımız aynı düşünce ile çözemeyiz.” Peki kentlerin geleceği için oluşturmamız gereken düşünce sistemine ulaşmak için gereken değişimler nelerdir?

 

Liderliği çeşitlendirmek

Toni Griffin, Harvard Üniversitesi Şehir Planlama Profesörü

Dürüst olmak gerekirse, yönetimde yeterli çeşitliliğe sahip değiliz. Liderlik kademelerine baktığımızda şehirlerdeki büyümeden çok az bir fayda sağlayan seçmenler yeterince temsil edilemiyor. Sahip olduğumuz zorluğun tam olarak anlaşılmasını engellediği için bunun büyük bir sorun olduğunu düşünüyorum.

 

Teknologlar ve şehirciler arasında bir köprü oluşturmak

Dan Doctoroff , SidewalkLabs CEO’su

Teknolojiyi şehir ortamına entegre etmek için bir araya gelmek zorunda olan iki grup bulunmakta. Bir yanda şehirleri planlayan, yöneten ve düşünen şehirciler; diğer yanda ise teknolojiden anlayan, yeni ürün ve hizmetler üreten teknoloji uzmanları. Ancak bu iki grup arasında çok büyük bir kültürel ve yöntemsel ayrılık bulunmakta. Şehircilerin beklentisi, oluşturulan projelerin ve ürünlerin uzun zamana yayılmasını sağlamak iken; teknologlar ürünlerin daha hızlı test edilip, kullanılıp yenisiyle yer değiştirmesini arzulamakta. Kentlere teknolojiyi entegre etmek istiyorsak, bu iki grubun birbirlerini anlaması ve beraber çalışmasını sağlamamız gerekiyor.

 

Temel konulara odaklanmak

George Abbott, Yönetici, Memphis River Parks Ortaklığı

Tek bir çözüm olmadığı gerçeğini benimsememiz gerekiyor. Amazon HQ gibi büyük yatırımlara bakarak bütün sorunlarımızı çözeceğine inanmaya meyilliyiz ancak gerçekte yaşadığımız yeri daha iyi bir yer haline getirmek için büyük yatırımlar yerine küçük ölçekli projelerin daha etkili olduğunu düşünüyorum.  İnsanların içinde bulunmaktan keyif alacağı alanlara, çeşitli konut seçenekleri sunmaya, iyi eğitim sağlamaya ve ekonomik fırsatları artırmaya odaklanmamız gerekiyor. Ancak odaklanabileceğimiz onca küçük çaplı proje varken bile gerçekleşeceği kesin bile olmayan, yıllarca süren ve milyon dolarlık gelişim projelerine odaklanıyoruz. Bu projeler için kullandığımız kaynakları daha küçük ölçekli projeler için daha etkili bir şekilde kullanabiliriz.

 

Şirket çıkarlarına karşı daha güçlü topluluklar oluşturmak

ShelleyPoticha, Doğal Kaynakları Koruma Konseyi

Gayrimenkulün kurumsallaşmasının bazı konularda gerçekten iyi sonuçlar doğurduğunu ancak aynı zamanda insanların kendilerini ekonomiden dışlanmış hissetmesine ve uzun vadeli düşünmemizi engellemesine neden olduğunu düşünüyorum. Bir projeyi incelediğimizde işin sadece bankalarda atılan imzalar boyutuna bakmak yerine, kendimize “Bu yerlerde yaşayan ve çalışan insanlar da gelişimden faydalanacak mı?” sorusunu sormamız gerektiği kanaatindeyim. Bence, mahallelerin nasıl değiştiğine dair kararlarda, kendi bakış açılarının dikkate alınmasını talep edebilecekleri ve karar alma mekanizmasında söz sahibi olabilecekleri, bu sayede uzun vadede faydalarını görebileceğimiz, daha güçlü toplum kurumlarına ihtiyacımız var.

 

JaneJacobs’un etkisi

Michael Berkowitz , 100 Resilient Cities Başkanı

Jane Jacobs ve onun New York gelişimine karşı verdiği mücadele sonucunda, trafik mühendislerine karşı kazanımı günümüzde de geçerliliğini sürdürerek ilham verici olmaya devam ediyor. Verimlilik için optimize edilmiş bir mühendislik anlayışını benimseyen hükümete karşı verdiği mücadele ile birlikte şehirler insan odaklı olmaya başlamış, yürünebilirlik en önemli değerlerden biri haline gelmiş ve Jane Jacobs artık şehir düşünürleri için bir sembol haline gelmiştir.

 

Otomobillere yayalar üzerinde öncelik verilmesi

George Abbot, Yönetici, Memphis River Parks Ortaklığı

NACTO (National Association of City Transportation Officials) konferansında bulunduğum zaman konuşulan şeylerden biri de otomobillere yayalara göre verilen öncelikti. Otomobillerin 20’li ve 30’lu yıllarda çoğalması sonrasında uzun süre boyunca bu yeni otomobiller ve yayalar caddeleri paylaştılar. Daha sonrasında otomobil trafiği akışını hızlandırmak amacıyla, otomobil lobisi trafik ışığı fikriyle otomobillerin yayalar üzerinde ilk defa bir önceliği olmasını sağlamıştır. Bu daha sonra yayılarak diğer şehirler tarafından da benimsenerek bugünkü halini aldı. Hatta bunu otoyolların çoğalması ve federal otoyol yapım programının kentlerin dokusunu bozmasıyla da görebiliyoruz.

 

Buhar motoru, elektrik  ağı ve otomobil

Dan Doctoroff , Sidewalk Labs CEO’su

Aslında son 200 yıl içerisinde modern kentleri şekillendiren üç büyük yenilik olduğunu ve bunların çok fazla değişmediğini düşünüyorum. Bunlardan ilki 19. yüzyılın başlarında kullanılmaya başlanan buhar motorları, ikincisi 19. yüzyılın sonlarında hayatımıza giren elektrik şebekeleri ve son olarak da otomobilin 20. yüzyılın başlarında yaygın olarak kullanılmaya başlanması. Kullandığımız yollar, enerjimizi nasıl sağladığımız, su sistemlerimiz, binaları inşa süreçlerimiz ve yönetim biçimlerimiz temelde çok fazla değişmemiştir. Ancak Google ile bir araya geldiğimizde, dördüncü şehir devrimi olarak adlandırabileceğimiz bir inanca sahip olduk. Bu, tahmin edebileceğiniz gibi internete dayalı dijital teknolojilerin birleşimi ve herkesin bu sisteme bağlı olduğuydu.

Gelişmiş bilgi sistemlerinin, tüm sosyal medya düşüncesinin ve yeni tasarım ve üretim teknolojilerinin gücü dijital teknolojilerin birçoğunu oluşturabilir. Sidewalk Labs’ın altında yatan tezimiz, bu teknolojilerinin birleşmesinin bir ya da iki nesil içinde dördüncü teknolojik devrimi ortaya çıkaracağıdır. Aslına baktığımızda, bu sürecin çok erken aşamalarında bulunmaktayız.

 

Yönetimde faydacılığı kullanabilmek

Sam Liccardo, San Jose Belediye Başkanı

Mevcut siyasi atmosferde aşırı derecede kutuplaşmış bir şekilde sürekli olarak ideolojik çatışmalara girerek gerçekleri unutuyoruz. Şehir sakinlerinin çoğunluğu sadece otobüslerin zamanında seferlerine çıkmasını ve çocukları için daha fazla okul inşa edilmesini istiyorlar. Bu yüzden faydacılık ilkesini yönetişimde tekrardan kullanmamız gerekiyor. Ancak yine de içinde bulunduğumuz süreç siyasi söylemlerimizin içeriğini ve nasıl söylediğimizi tekrardan düşünmemizi zorunlu kılıyor. Buna başlayabilmek için ise fikirlerimize katılmayan insanlarla olan ilişkilerimizin öneminin farkına varmamız lazım.

“Sanırım şehirlerimizi gözden geçirerek nasıl şekillendireceğimizi bulmak bizim görevimiz. San Jose şehrindeki görevimde araçlar için tasarlanmış bir şehri insanlar için tasarlanmış bir şehre dönüştürmek istiyorum.”

Değişmesi gereken düşüncelerin başında geçici miyopluk olarak adlandırdığım şey geliyor: Yarının masraflarını kullanarak bugüne aşırı odaklanmak. Hepimiz seçim döngüleriyle karşı karşıya kalıyoruz ve bildiğiniz gibi benim de bu baskılara tamamen bağışıklığım yok. Ancak siyaset içinde bulunduğumuz süre boyunca bu işe neden başladığımızı kendimize hatırlatmanın önemini vurgulamak istiyorum. Ortak bir miras yaratabilmek için hepimiz birlikte çalışıyoruz. Bu gerçekten topluluk içinde yarattığınız ancak belki de göremeyeceğiniz etkilerle alakalı.

 

Sürdürülebilir mutluluğu amaçlamak

Gil Penalosa, 880 Cities’in kurucusu

Amerika Birleşik Devletleri’nde önümüzdeki 50 yıl içerisinde 100 milyonluk bir nüfus artışı olacağını ve bu artışın neredeyse tamamının şehirlerde olacağını kabul ederek başlamamız gerektiğini düşünüyorum. Başka bir deyişle şehirleştik ve artık insanlar için iyi olanaklar sunan şehirler yaratmalıyız. Düşünce sistemindeki en önemli değişimin; liderlerin, çocukların, yaşlıların ve yoksul kesimin, yani çoğunluğun koruyucu melekleri haline gelmesiyle olacağını düşünüyorum.

Ayrıca liderler sürdürülebilir mutluluğa nasıl ulaşılabileceği konusunda da düşünmeliler. Sürdürülebilir mutluluk dediğimizde daha fazla arabaya, otoyollara, köprülere ve evlere sahip olmanın yarattığı mutluluk düşünülmemelidir. Kaldı ki ABD tarihinde hiçbir zaman zenginliğe ve yüksek mutluluk indeksine aynı anda sahip olunmamıştır. Ayrıca, Güney Kore gibi kişi başına düşen gelirin hızlı bir şekilde yükseldiği yerlerde de mutluluk açısından bir kazanım oluşmamaktadır.

Kaynak: CityLab

Top