You are here
Home > Blog

Samsun’da 1+1 Yaşamlar

Geçtiğimiz Ocak ortasına doğru iş için Samsun’a geldim. Başta daire tutana kadar günlüğü 80 TL’den üniversitenin deniz kenarındaki bir otelinde kaldım. İş başı yapmadan önce her gün Sahibinden.com’dan bulduğum daireleri ev sahipleriyle, ama daha çok emlakçılarla gezdim. Kış sezonu olmasına karşın ev piyasası durgundu; birkaç emlakçı yazın daha çok daire görebileceğimi söyledi. Ben yazın öğrenci hareketliliği olacağını düşünerek tam tersini beklemiştim. Bana gösterebildikleri az sayıdaki daire de basit beklentilerime çoğunlukla uymuyordu. Neydi beklentilerim? Eşyalı, 2+1 ya da geniş 1+1, ulaşım akslarının hemen üstünde olmayan (yani sessiz), ama ana yollara ve toplu taşımaya yürüme uzaklığında, boş olmayan, canlı bir çevre ve eski, oturmuş bir semt. Son iki koşul gerçekte, bakacağım dairenin yerinin kentin Atakum denilen bölgesinin üniversiteye yakın olan bölümü olmaması demekti, çünkü oralar üniversitenin öğrenci nüfusuyla daha yeni gelişen ve inşaatların çok olduğu, ayrıca yüksek bir eğimin olduğu yerlerdi. Atakum’un doğusuna gittikçe semtler, apartmanlar eskileşiyor, dükkanlar çoğalıyor ve bununla birlikte, atmosfer de canlılaşıyordu.

Samsun’a son zamanlarda yolunuz düştüyse görmüşsünüzdür, merkez dışında her yer, ama özellikle Atakum-Atakent-Kurupelit bölgesi, yeni gelişen bir inşaat alanı gibi. Rize’deki gibi kentin tüm yapılarının güvensiz olduğu duyurulup, toplu bir kentsel dönüşüm nedeniyle mi, yoksa tek tek yapı bazlı bir dönüşüm ya da yerleşimin olmadığı yeni bölgelerin doldurulması nedeniyle mi tam olarak bilemiyorum, ama geldiğim İstanbul’dan daha çok sayıda “0 bina” görüyorum çevremde. Bu nedenle, bir yağmur yağdığında bütün sokaklar altyapısı olmayan köy yolları gibi çamur içinde kalıyor. Kendimi bazen öyle puslu havalarda sarı bir tozla kaplı Arap coğrafyasındaki bir kentte yaşıyormuş gibi hissediyorum. Her gün işe gitmeden ayakkabılarımı süngerle temizlemem gerekiyor. İnsanların apartman dairelerinin kapısında ayakkabılarını bırakmasına çok takılırdım, hala da kendim içeri alıyorum, ama böylesine çamurlu bir ortamda yaşayınca, bu tutum benim için daha anlaşılır olmaya başladı. Derste öğrencilerime anlattığım “kentleşme” ve “kentlileşme”nin gerçekleşebilmesi için belki de öncelikle ortada gerçek anlamda, alt ve üstyapısıyla bir kentin olması gerekiyordur. Kente yayılan ve soluduğumuz, gözlük camlarımıza yapışan toz topraktan geri kalanıyla deniz doldurulup, örneğin golf sahası yapılıyormuş galiba…

Benim kişisel olarak Samsun’da eşyalı kiralık daire arama serüvenime geri dönersek, Samsun’da şöyle bir ironi gözlemledim: Hava ve yaşam kalitesini bozacak ölçüde inşaat çok, ama iş tutacak doğru dürüst bir daire bulmaya geldi mi ortada bir seçenek yok. Benim açmazım, küçük ve eşyalı bir daireyi daha eski ve yerleşik mahallelerde (Mimar Sinan, Cumhuriyet, Esenevler, vb.) bulamamamdı. Semt eskidikçe, yaşayanlar ve dükkanlar çoğaldıkça, daireler büyüyor ve eşyalı daire bulunmuyordu. Buna karşılık, kiralar da daha uygun düzeylere geriliyordu. 1+1 eşyalı daire daha çok Atakent’in batısındaki daha boş mahallelerde vardı. Bu anlamda, dışarıdan gelen öğrenci ya da memur “yabancılarla” yerleşik halk arasında toplumsal ve mekansal bir ayrışma da yaratılmış oluyor belki de. Sonunda güç bela, biraz da şans eseri, Atakent’in Televizyon Sapağı denilen bir kavşağına ve dükkanların çok olduğu bir alışveriş sokağına yakın bir yerde, yine yeni yapılmış bir binada hoşuma giden bir daire bulabildim. İnşaat belli ki yeni bittiği için, binada çok sayıda daire boştu ve ortak alanlar oldukça kirliydi. Buna karşın, ölçütlerimin çoğunu karşıladığı, biraz da iyi başka bir yer bulmaktan umudu kestiğim ve artık bir an önce işe başlamam gerektiği için, sözleşme için emlakçı ve ev sahibi ile buluşunca, binanın iskanı için başvuru yapıldığını, ama henüz sonuçlanmadığını, bu nedenle elektrik ve su aboneliklerini üstüme alamayacağımı öğrendim.

Son dakika sürprizine canım epey sıkıldıysa da durumumun acilliği söz konusu daireyi tutmamı gerektirdi. Sonra bir süre, apartmana yeni taşınanlar oldukça, elektrikler kesilmeye başladı; kış ortasında kombisiz günler geçirmeme neden oldu. Ben de içinde, apartman sakinlerinin yakınmaları artınca, elektrik tesisatında ne olduğunu bilmediğim bir değişiklik yapıldı ve şimdilik, elektrik kesintileri sorunu ortadan kalktı, ama iskanla ilgili henüz bir gelişme yok. Ben de apartmanın dış görüntüsünün fiyakalılığı ve ödediğim Samsun standartlarının belli ki üstündeki 1250TL aylık kirayı da düşünerek (Atakum’da eşyalı 1+1’ler konumuna göre 650-1500TL arasında değişiyor), adı olmayan apartmanımıza bir ad taktım: Gecekondu Palas.

Bütün bu deneyimden sonra, Samsun’daki birkaç yıllık 1+1 piyasası ve bu piyasanın 1+1 yaşamlarıyla hem öznel, hem de nesnel olarak ilgileniyorum.

Top