You are here

Çocuklar için Şehir Tasarlamak

Bugün bir milyar çocuk, kentsel alanlarda büyüyor. Ama tüm şehirler, onların ihtiyaçları düşünülerek planlanmıyor.

 

Mimi Kirk, 2 Şubat 2018 / Çeviri: Gökçe Kara

The Mosquito (Sivrisinek) adında çok yüksek frekansta rahatsız edici bir ses çıkaran bir cihaz var; çıkardığı ses o kadar yüksek ki sadece gençler duyabiliyor. Bu cihaz, üreticileri tarafından çocukların sokaklarda ve diğer kamusal alanlarda zaman geçirmesini engelleme aracı olarak pazarlanıyor (Esnaf, aynı etki için bangır bangır Barry Manilow çalıyor.) İngiltere’nin Çocuklardan Sorumlu Komisyonu’nun (Children’s Commissioner) ilk başkanı olan Sör Al Aynsley-Green, cihazı, “çocukların bir araya gelmesini engellemek için tasarlanmış ultrasonik bir silah” olarak nitelendirmiş ve cihazın kullanımının, ülkenin, en genç sakinlerine karşı olan tavrının temelde ne kadar yanlış olduğunu gösteren bir kanıt olarak değerlendirmişti. 2010 yılında, “Bu ülke, dünyanın çocuklara karşı en düşmanca davranan ülkelerinden biridir” demişti.

Çocukların kamusal alanı kullanmalarını engelleyecek yollar yaratmaktansa bunu destekleyecek kentler kursak nasıl olurdu? Resmi görevliler, şehir plancıları ve sivil toplum kuruluşlarının aklındaki soru bu. Kentleri, gençleri düşünerek tasarlamak, özellikle de güvenli bir şekilde hareket etmeyi ve sosyal etkileşimi teşvik edecek dış mekanlar yaratmak, küresel bağlamda önemi giderek artan bir mesele olmaya devam ediyor. 2050 itibariyle insanların yüzde 70’i şehirli olacak ve onların da çoğunluğu 18 yaşının altında olacak. Bugün bir milyardan fazla çocuk, şehirlerde büyüyor.

Çocuklar için planlama, daha sınırlandırılmış kapsam ve düşük tempo esas alınarak yapıldığı düşünülünce, sadece çocukların gelişip daha sağlıklı, daha başarılı yetişkinler olmasını sağlamayacak, aynı zamanda engelliler ve yaşlılar gibi daha kırılgan gruplar için de planlama demek olacak. Çocukların refahı, neredeyse diğer her şeyde fikir ayrılığına düşen politika yapıcılarını da bir şekilde birleştiriyor.

Fakat kentli çocukların kaderi ve kent hayatını şekillendirmedeki rolleri, zahmetli bir konu olabilir. Çocuk sakinlerin oranının yüzde 13’e düştüğü San Francisco gibi aşırı pahalı ABD şehirlerinde, refah, şehirde çocukların nispeten yok oluşuyla sonuçlandı, bu da CityLab’den Richard Florida’nın geçen yıl The New York Times’a dediği gibi, şehri “biraz daha soğuk ya da zor bir yer” haline getirdi. Diğer yandan suç ve yoksullukla boğuşan şehirlerde, gençler daha çok bir tehdit olarak görülebiliyor. Örneğin, seçilmiş liderlerin sıklıkla çocuk suçluluğu endişesini yarattığı Baltimore’da, genç şiddeti sorununun nasıl ortaya çıktığını düşünebiliriz.

Londra’nın merkezindeki hobi bahçeleri, bölgedeki aileler için açık hava olanakları sağlıyor. (John Sturrock/Arup’ın Armağanı)

Yoksulluk içinde yaşayan çocuklara yönelik toplum tarafından tasarlanan oyun alanları sağlamak için çalışan ABD’li kar amacı gütmeyen kuruluş KaBOOM!’un başkan yardımcılarından biri olan Amy Levner, son bir yılda çocuk dostu şehirler söyleminin yoğunlaştığını ve konuyla ilgili Londra merkezli tasarım firması Arup’ın son raporunun da bu söylemi daha ileri götürdüğünü söyledi. “Bu çalışmanın büyük ve çok uluslu bir firmadan çıkması heyecan verici” diyen Levner, “Sadece politika yapıcılardan ya da akademisyenlerden gelmiyor, bu sayede farklı ve daha geniş bir kitleye ulaşıyor” diye ekledi.

Peki çocuk odaklı bir şehir tasarlamak ne anlama geliyor? Arup raporunun yazarları, meselenin, sadece daha çok oyun alanı inşa etmekle ilgi olmadığı, bu tür alanların olmasının ve sayısının artmasının önemli olduğu konusunda netler. Rapor, tasarımın iki temel ayağına odaklanıyor: günlük özgürlükler ve çocuklar için altyapı.

Günlük özgürlükler, çocukların, yanlarında bir yetişkin olmadan, kendi mahallelerinde,  yürüyerek ya da bisikletle, okula, eğlence merkezlerine ya da parka güvenle gidebilme becerisiyle ilgilidir. Bir çocuğun evden bakkala gidip, bir dondurma alıp erimeden eve döndüğü “dondurma testi” de bu beceriyi ölçme yollarından biridir. Çocuklar için altyapı demek de bir şehri çocuk dostu yapan ve bu günlük özgürlükleri teşvik eden alanlar ve sokaklar ağı anlamına gelir.

“Şehrin ortasına büyük parklar ve büyük müzeler inşa ettiğimizde, onu ancak birkaç çocuk kullanır ama daha küçük ve yerel şeyler inşa edersek, tüm mahalleler faydalanır.”

Böyle çocuk dostu tasarımları sağlayacak stratejiler, yürümeye elverişliliğe ve otomobil hakimiyetinin azaltılmasına odaklanıyor. Yazarlar, daha geniş kaldırımlar, korumalı bisiklet yolları ve yaya köprüleri gibi girişimler önerirken şehrin arabalara sadece blok çevresinde izin veren, yayalara ve bisikletlilere geniş alanlar bırakan Barselona’nın süper bloklarını emsal gösteriyorlar.

Raporda, ayrıca Santiago, Şili’de kent boyunca uzanan, daimi ve yeşil bir yürüyüş yoluyla zengin ve fakir mahallelerden geçen bir oyun alanı sunan Bicentennial Çocuk Parkı gibi daha çok parkın yapılması savunuluyor. Çocukların doğada oynayabileceği “vahşi alanlar” da öne çıkarılıyor. Mesela Rotterdam, şehir parklarından birinde çocukların sığınaklar ve sallar yapıp, ateş yakabileceği, hatta gece kamp yapabileceği ormanlık bir alan sunuyor.

Tavsiye edilen diğer girişimlerin içinde yaratıcı oyunlara davet eden otobüs ve tramvay durakları bulunuyor; mesela Singapur’da bir salıncağı ve okunacak bir yığın kitabı olan pilot bir otobüs durağı var. Rapor, kamusal bahçeler ekip biçmekten, hem selde hem kuru koşullarda kullanılabilecek yağmur suyu parkları gibi iklim değişikliğine hazırlıklı olan altyapılar yaratmaya kadar sayısız başka strateji de sunuyor.

Arup’a göre tutarlı bir ana fikir de şöyle: En etkili girişimler, mümkün olduğunca yerel seviyede yapılanlardır. Ön bahçeleri ve mahalleleri düşünün. Yazarlara göre, “Ortalama olarak, evlerin önündeki alanlar, bir kent alanının yüzde 25’ini oluşturuyor ve günlük özgürlükleri ve sosyal etkileşimi teşvik edecek en büyük potansiyele sahipler.” Yerele odaklanmak, daha çok çocuğun bu girişimlere ulaşması demektir.

Çin’in Qian’an şehrinde, Sanlihe Nehri kenarındaki ekolojik geçit, gençler arasında oldukça popüler. (Kongjian Yu/Arup’ın Armağanı)

Şehir merkezindeki iddialı mega projeler, kentte yaşayan aileler için genelde daha az anlamlı tesislerdir. Erken çocukluk dönemindeki gelişimle ilgili bilgiler oluşturan ve paylaşan Bernard van Leer Derneği Yönetici Müdürü Michael Feigelson, “Şehrin ortasına büyük parklar ve büyük müzeler inşa ettiğimizde, onu ancak birkaç çocuk kullanır ama daha küçük ve yerel şeyler inşa edersek, tüm mahalleler faydalanır” diyor.

Buffalo, New York ve El Paso’nun (Texas) da dâhil olduğu birçok şehir, çocuk müzeleri inşa etmek için çok büyük yatırımlar yapıyor. Bunlar, turistler için ilgi çekici olabilir ama Levner, odağın, şehir merkezindeki böyle pahalı oluşumlarda olmasına ihtiyatlı yaklaşıyor. “Bu çözümler, genelde çok fazla siyasi irade ve finansmana sahip olan şehirlerde yapılıyor” diyor ve ekliyor: “Belediyeler, muhteşem şehir merkezleri yaratmaya odaklanıyor, ama bunlar sadece onları maddi olarak karşılayabilen insanlar için, bu da birçok çocuğu ve aileyi dışarıda bırakıyor.”

Arup’un raporu esasen gelişmiş dünya şehirlerinin çocuk dostu oluşuna bakıyor. Çocuk dostu tasarımlar, kentleşmenin çok hızlı ve plansız bir şekilde gerçekleştiği düşük gelirli ülkelerde çok daha zor olabilir. UNICEF’te kentsel planlama uzmanı olan Jens Aerts, “İnsanlar, genellikle gelişmekte olan ülkelerdeki kentleşmeyi, gecekondular ve benzeri yapılarla yoğunluğun artması olarak düşünüyorlar, ancak bu alçak katlı yayılmalar daha büyük bir sorun” diyor. “Mesela Sahra-altı Afrika şehirleri genelde daha az yoğun oluyor ve böyle kentsel çevreleri çocuklara uyumlu hale getirmek daha zor” diye ekliyor.

Rapor, çocukların ve ailelerin da kentsel planlama sürecine dahil edilmesini öneriyor ve Aerts de bunun düşük gelirli ülkelerde çok önemli olduğuna dikkat çekiyor. “Mesele, toplumsal hayat ve etkileşimi yaratmak” diyor. “Bu da çocuklar ve aileler için paylaşımlı alanlar belirlenmesi, arazi kullanımının ve altyapı standartlarının düzenlenmesi gibi politikalar ve bu politikalara yönelik karar alınması anlamına geliyor.”

“Rapordaki her şeyi yaparsanız, ancak yeterli konutunuz ve destek sisteminiz olmazsa, başarınız sınırlı olur.”

Arup’un ortaya koyduğu plan yeterli mi? Vancouver’ın eski planlama şefi ve aile hayatına yardımcı olacak şehir merkezleri oluşturmak için savunuculuk yapan Brent Toderian’ın bir eleştirisi var: konut ve hizmetler üzerinde yeterince durulmaması. “Raporda, aileler için tasarlama söylemine yapılan akıllıca katkılar olumlu olsa da, raporun kamusal alan üstüne odaklanması, farklı gelir gruplarından ailelere uygun konut ihtiyacını ve gündüz bakımı ya da okul gibi gerekli destekleri atlamasına neden oluyor. Rapordaki her şeyi yaparsanız, ancak yeterli konutunuz ve destek sisteminiz olmazsa, başarınız sınırlı olur. İyi stratejiler bu üç unsurun hepsini ele alır” diyor.

Arup’tan Jerome Frost, konut ve hizmetler bir gereklilik olsa da, önce kamusal alana yatırım yapmanın nihayetinde Toderian’ın tarif ettiği daha büyük vizyona yatırım yapmak anlamına geldiğini savunuyor. Ona göre, bu ilk yatırım “kentte güzel bir çocukluğun temelini oluşturan makul fiyatlı konut ve kamu hizmetlerine fon sağlayacak bir değere dönüştürülebilir.”

Fiegelson’a göre, çocukların sağlığı ve refahı için iyi kamusal alanlara verilen değerin neden küçümsenmemesi gerektiğinin bir nedeni daha var: Düzeltmesi daha kolay ve daha ucuz.

Ona göre; “Konut stokunu kolayca değiştiremiyorsak, o civarda, ailelerin çıkıp sosyalleşebileceği yeşil alanların olması cidden büyük fark yaratıyor. Çok pahalı ürünleri değiştirmek uzun zaman ve fazla politika gerektirebilir. Biraz daha kolay, daha az pahalı ve gözle görülür eylemler, tartışmayı başlatmanın harika bir yoludur. Kent yöneticilerinin bir şeyler yapabildiklerini hissetmesi gerekir.”

Kaynak: CityLab

Top